28 Şubat 2014 Cuma

GENEL BİYOLOJİ

 

*********************************24 eylül 2013 Salı**************************

Canlıları ortak özelliklerine bakarak belirli gruplar altında toplamaya sınıflandırma denir.

Canlılar ve cansızlar arasındaki farklar:

-          Canlılar beslenirler

-          Üreme

-          Boşaltım

-          Solunum

-          Hareket (aktif ve pasif)

-          Hücresel yapıya sahip olmaları

-          Metabolizmaya sahip olmaları

-          Uyarılara tepki verme

-          Biyosentez olayları

-          Büyüme ve gelişme,

Metabolizma:Canlılarda gerçekleşen kimyasal olayların tümüne Metabolizma denir. Metabolizma Anabolizma (yapım) ve Katabolizma (yıkım) olarak iki kısımda incelenir.

Anabolizma enerji kullanarak basit maddeleri daha kompleks hale getirme,  besin oluşturma, enerji depolama ile büyüme ve gelişme olaylarını açıklarken, Katabolizma bunların tersi olaylar için kullanılır.

 CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

Canlılarla ilgili bilgiler ve bilinen canlı türlerinin sayısı arttıkça canlıların gruplandırılması ve sınıflandırılması zorunluluğu doğmuştur. Sınıflandırmayla ilgili ilk çalışmalar M.Ö. 4 cü yüzyılda Aristo tarafından başlatılmış olsada canlıların sınıflandırılması ile en önemli çalışmalar Carl Van Linne (1707-1778) tarafından yapılmıştır.

Sınıflandırmada kullanılan yöntemler;

-          Paleontolojik kalıntılardan (fosillerden)

-          Evrim basamaklarından

-          Embriyolojik gelişim evrelerinden

-          Protein benzerlikleri

-          Homolog organlarından yararlanılır

 Linnenin en büyük buluşu BİNOMİNAL NUMERCLATURE

DrasophilaMelanogaster

Cins İsmi – Tür ismi                                Meyve sineği – Sirke Sineği   (Drosophilidea)

Apis Mellifena L. 1758

 

Linne Binominal Numerclature (ikili isimlendirme) olarak isimlendirilen sistemi ortaya koymuş ve bu sistemde ilk ismi Cins ikinci ismi ise Tür ismi olduğunu belirtmiştir. Canlıların sınıflandırılması Toksanari veya Sistematik olarak adlandırılır. Sınıflandırmada 7 ana kategori vardır.

1-      Regnum = Alem

2-      Phylum = Şube

3-      Clasis = Sınıf

4-      Orda = Takım

5-      Familia = Aile

6-      Genus = Cins

7-      Species = Tür

Sub” alt kategori anlamına gelmektedir. “Supper” üst kategori anlamındadır.

Örnek; Biz insanlar

Regnum      =            Animalia (Hayvanlar)

Phylum        =            Chardata (Omurgalılar)

Clasis            =            Mammalia (Memeliler)

Orda             =             Primotes (Primatlar – Maymunlar)

Familia         =             Homonidae (İnsan ve İnsansılar)

Genus          =             Homo

Species        =            Homo Sopiens (insan)

TÜR: Ortak bir atadan gelen fizyolojik, morfolojik, anotomik benzerlik gösteren eembiriyotik gelişim evreleri benzer, protein benzerlikleri diğer canlılara göre daha fazla olan ve çiftleştiklerinde verimli (kısır olmayan) oğul döller verebilen en küçük sitematik kategoriye Tür denir.

Canlılarr öncelikle 2 alem etrafında toplanmıştır.

1-      Hayvanlar alemi,

2-      Bitkiler alemi,

Daha sonra bazı ilkel canlıların hem hayvan hemde bitkiler aleminde incelenmesi yada bazı bakterilerin bitkiler aleminde olduğunun söylenmesi gibi karışıklardan dolayı monera ve protista diye 2 yeni alem ilave edilmiştir. Son yıllarda bunlara ilaveten Fungi (mantarlar) diye yeni bir alem eklenerek bu sayı 5 aleme çıkartılmıştır.

 

Domain = Üst alem

Monera Alemi

-          Virüsler

-          Bakteriler

-           Mavi-yeşil algler

 

Protista Alemi

-          Protozoa

-          Sililer

-          Kamçılılar

-          Koklar

Hayvanlar Alemi

Bitkiler Alemi

Fungiler

 

Virüsler: Çoğu bilim adamlarınca canlı olarak kabul edilmeyen kristal oluşturabilen canlı grubudur. Canlılık özellikleri ancak canlı bir vücut içerisine girdiğinde gösterirler. Genellikle bakteriler ile birlikte mikroorganizma olarak adlandırılırlar. Virüslerle ilgili Pasteur ve Kockh ortaya koymuştur.

 

Özellikleri;

-          Kalıtım maddesi olarak DNA ve RNA bulundururlar

-          Sık sık mutasyona uğrarlar

-          Sitoplazmaları ve ribozomları yoktur.

-          Enerji üretemezler

-          Hücre dışında kristalize olurlar

-          Canlı hücre içinde çoğalırlar

 

Proteinden oluşma bir kılıfları kuyruk bölgesinde konak hücrenin zarını parçalayıcı enzimleri vardır.

DNA virüsleri Adenovirüs, RNA virüsleri Retrovirüs hayvan bitki ve bakteri virüsleri ise Bakteriofaj olarak adlandırılır.

Antibiyotiklerden etkilenmiyorlar (enzim sistemleri olmadığı için) Bitkisel virüslerin kalıtım maddeleri RNA hayvan virüslerinin kalıtım maddesi  DNA dır.

 

HÜCRE YAPILARINA GÖRE,

1-      Prokaryotik Hücre

-          Hücre zarı gelişmemiş

-          Çekirdek ve organel zarı olmayan

-          İçinde ribozom organeli bulunduran hücreler.

2-      Ökaryotik Hücre

-          Hücre zarı gelişmiş

-          Çekirdek ve organel zarı bulunduran hücrelerdir.

 

Bakteriler: Bakteriler plazma membranlarında adına Mesosom denilen içe doğru katlanmalarvardır. Bunlar hücre bölünmesinde görev alırlar. Bakteriler hücrenin sitoplazmalarında çekirdek DNA sından başka küçük ve halkasal olan DNA molekülü daha vardır. Bu DNA molekülüne Plazmid denir.

Üremeleri Eşeyli ve Eşeysiz üreme olarak yaparlar.

Eşeyli üreme konjugasyon eşeysiz üreme ise bölünerek yapılır. Bakteriler temelde

-          Basillüs

-          Kokkus

-          Spiroket ,

Olarak 3 farklı şekildedir. Bunlarla birlikte nokta şeklinde (virbrio) ve iplik şeklinde (filament) olanları da vardır. Bakteriler  hücre duvarı ile çevrilidirler. Bu hücre duvarı; “Peptiglikogan” lardan meydana gelir.

Bakteri hücre duvarlarında Gram denilen menekşe renkli kristal violet boya ile boyanıp boyanmamalarına göre Gram (+) ve Gram (-) olarak 2 gruba ayrılırlar. Bazı bakteriler olumsuz ortam koşullarında hücre çeperlerini dışına daha kalın bir çeper salgılarlar. Bu yapıya endospor denir. Şartlar kendileri için olumlu hale gelene kadar bu yapının içinde kalırlar. Bakterilerde mitoz ve mayoz bölünme görülmez. Füzyon denilen iki yeni hücrenin oluştuğu özel tip hücre bölünmesi gerçekleştirirler.

 

Protista Alemi:  protista alemi 3 büyük gruba ayrılırlar.

1-      Protozoa (hayvan benzeri)

2-      Cıvık Mantarlar (küf mantarları) mantara benzerler.

3-      Algler (bitki benzerleri)

En bilinen protozoa örnekleri Flagellatlar

-          Flagetlar

-          Amipler (ameboid hareket)

-          Sporozoalar

-          Siliatlardır

-          Pseudopodlar (yalancı ayaklılar)

Spor oluşturan Sporozoolar en iyi örnek Plasmodium Malaria

Siliatlar ise silia adı verilen yüzme organları ile hareket eder.

Cıvık Mantarlar:  Eskiden fungi aleminde giren fakat gerçek fungilerden  farklı olarak harekete ve sentriollere sahip olması ile farklılık gösteren bir gruptur.

Algler: Alglerin çoğu klorofilleri sayesinde fotosentez gerçekleştirirler. Ve selüloz hücre duvarına sahip oldukları için bitkiler benzeri protisler olarak kabul edilirler.

Fitoplanktan denilen organizmaların büyük bir bölümünü oluştururlar.

Fungi Alemi:  Mantarların dahil edildiği yaklaşıok 100 bin kadar türe sahip çoğunlukla çok hücreli organizmaların bulunduğu bir alemdir. Bu organizmaların hücreleri HİF (Hypha) adı verilen dallanmış ipliler halindedir. Hifler bir araya gelerek Miselyum denilen mantar vücudunu oluştururlar. Tüm mantar türleri heterotrotif dir. Küf, pas, maya ve şapkalı mantarlar olarak gruplandırılırlar.

1-      Zygomycota

2-      Ascomycota

3-      Basimycota    2 ve 3 gruba liken ismi verilir.  (ortak synbiyotik yaşamalarıyla ortaya çıkan bitki grubu)

4-      Deuteromycota

                Bitkiler Alemi:  Bitkiler alemi çiçekli ve çiçeksiz bitkiler olarak 2 ayrı gruba ayrılır. Bitkiler alemine dahil edilen organizmaların en önemli karakteristikleri;

1-      Hücreleri selüloz bir çepere sahiptirler

2-      Hareketsizdirler

3-      Meristem deki gibi devamlı büyüyebilir özelliklere sahip dokuları vardır.

 

Tohum şekillerine göre Tohumlu ve Tohumsuz bitkiler olmak üzere 2 gruba ayrılabilirler.

Tohumlu bitkiler ise;

Gynosperm (açık tohumlular)

Angiosperm (kapalı tohumlular)   olmak üzere 2 ye ayrılır.

               

                Hayvanlar Alemi:  En gelişmiş ve tür bakımından en büyük alemdir.

 

Hayvanların Sınıflandırılması:

Hayvanlar alemi Omurgalı ve Omurgasız hayvanlar olmak üzere 2 ana grupta toplanırlar.

 

Şubeler;

Porifera –Süngerler Şubesi:hepsi sularda yaşayan Aquatik canlılardır.

Cnidaria Şubesi: (ilk hayvan grubu) Doku ve sistemlerin oluştuğu hayvan grubudur, kas ve sinir hücreleri vardır.

- Hidro  - Deniz anası – Mercan türleri bu gruba aittir.

 

Plotyhelmintes: Yassı solucanlar olarak adlandırılırlar serbest yaşayanların yanı sıra parazitik yaşayanlarda vardır. Tenyalar bu gurba aittir.

Nematoda (kıl Kurtları): ince uzun ip gibi vücut yapılarından dolayı kıl kurtları olarak bilinirler. İnsanlara zarar veren birçok nematod türü vardır. Trichinella Spiralis türü domuz etinin yenmesiyle vücuda geçen zararlı bir türdür.

Mallusca  (Yumuşakçalar): 110 bin kadar türü olup çoğu aquatik canlılardır. En bilinen örnekleri Ahtapod, Mürekkep balıklarıdır. Kalkerli bir dış iskeletleri bulunup bu iskelete manto adı verilir.

Annelida (segmentli kurtlar-halkalı kurtlar): en bilinen türleri solucanlar ve sülüklerdir.

Arthropoda (eklem bacaklılar): tür bakımından en zengin şubedir. Vücutları ve ekstremite denilen bacak ve diğer uzantıları eklemlidir. Vücutlarının dışı Kutikula denen kitinden yapılmış dış iskelet ile örtülüdür. Boşaltım organları Malpighi tüpleridir. Kabuklular hariç trakea solunumu yaparlar.

Echinodermota (derisi dikenliler): en bilinen örnekleri deniz yıldızları, deniz kestaneleri ve deniz laleleridir.

Chordata (sırt iplikliler): Embrio devrinde bile olsa Natokord denen yapıya sahiptirler 3 önemli alt şubeye ayrılırlar.

1-      Urochordata ( kuyruğu kordalılar)

2-      Cephalochortata ( Kafası kordatalılar)

3-      Vertebrata (vertebralılar) omurgalılar.

vertebratalar 2 üst sınıfa ayrılırlar.

a.       Agnotha (çenesizler)

b.      Gnothastomota (çeneliler)

Üst sınıfı 6 önemli sınıfa ayrılır;

1)      Chondrithytes (kıkırdaklı balıklar)

2)      Osteichthes (kemikli balıklar)

3)      Amphibilia (kurbağalar) kara ve suda hareket ederler

4)      Reptilia (sürüngenler)

5)      Aves (kuşlar)

6)      Mammalia (memeliler)

 

*********************************01 EKİM2013 Salı**************************

 

Hücreden organizmaya gidildiğinde,

 

Hücre àDokuàOrganàSistemàOrganizma

 

HÜCRE: organizmanın özel yapı ve fonksiyona sahip olan dış ortamdan aldığı maddeleri özümleştiren (asimilasyon) ve bölünüp çoğalabilen (profilasyon) en küçük canlı birimidir.

 

İnsan, Tek Hücreden àMilyonlarca hücreye ulaşır

 

Hücre terimi ilk kez 1665 yılında Robert  HOOKE tarafından şişe mantarlarındaki boşlukları incelerken kullanılmıştır.

Hücre teorisi ilk defa 1805 yılında Lorenz OKEN tarafından ileri sürülse de Literatürde Theodore SCWAN (1838) & Mathias Jacob SCHLEİDEN hücre teorisi yer almaktadır.

 

Modern Hücre Teorisinde;

1-      Tüm canlı organizmalar bir yada birden fazla hücreden meydana gelmiştir.

2-      Tüm canlı organizmalarda temel yapısal ve fonksiyonel birim hücredir.

3-      Tüm hücreler mevcut hücrelerin bölünmesiyle çoğalırlar.

4-      Kalıtım materyali hücrede bulunur.

 

Genel Olarak tüm canlılarda Hücreler 2 Tiptir.

1-      Ökaryotik Hücre:  Genetik materyal sitoplazmadan bir zarla ayrılmış çekirdek içinde bulunur.

2-      Prokaryotik Hücre:  Genetik materyal sitoplazmada dağınık halde bulunur buna Nükleotid denir.

Vücut büyüklüğü ile hücre arasında herhangi bir bağlantı yoktur. Bir fare karaciğer hücresiyle fil karaciğer hücresi arasında hemen hemen aynı büyüklüktedir. Canlılar aleminde en büyük hücre Devekuşu yumurtası iken insanlarda dişi yumurta hücresidir.

 

clip_image002

Canlı vücudunda yassı, kübik, prizmatik, iplik veya yıldız gibi birçok hücre şekli vardır.

 

 

HÜCRENİN BÖLÜMLERİ

 

Hücre genel olarak, Hücre Zarı, Sitoplazma ve Çekirdek olarak 3 bölüme ayrılır.

 

1-      HÜCRE ZARI:

7,5 -10 nm Angstron derece

Hücre zarı Singer ve Nichalson adlı 2 bilim adamı tarafından ortaya atılan akıcı (sıvı) – Mozaik zar modeliyle açıklanır. (1972)

Bu modele göre hücre zarı çift katlı fosfolipid tabakası ve bunların içine gömülmüş karbonhidrat ve proteinden oluşmuştur.

Protein yaklaşık % 55,  Lipidler % 42,  Karbonhidratlar ise % 3 civarındadır.

 

Zar Canlı, Saydam, Esnek ve seçici geçirgen (Selektif Permabilite) özelliğe sahiptir

 

Hücre zarının görevleri,

-  Hücreyi dağılmaktan korur

-  Hücreye şekil verir

- Hücreyi dış etkilerden korur

- Madde alışverişini sağlar

 

Hücre zarından küçük moleküller büyük moleküllere, yüksüz atomlar, iyonlara göre ve yağda eriyebilenler eriyemeyenlere göre daha kolay geçer.

Hücre zarında madde geçişi genel olarak 2 yolla gerçekleşir.

                1- Pasif taşıma  2- Aktif Taşıma

PASİF TAŞIMA; hücre zarından enerji harcamadan madde geçişine denir. Difüzyon, Osmos ve Kolaylaştırılmış Difüzyon olarak3 şekli vardır.

                Difüzyon;Moleküllerin yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona doğru hareketlerine Difüzyon denir. Bu olay maddelerin normal kinetik enerjileriyle olur. O₂,  Co₂, N ve Alkol difüzyon yoluyla zardan geçer.

                Osmos; Kısaca suyun difüzyonudur. Osmosu tamamen durdurmak için gerekli olan basınç miktarına osmotik basınç denir. Bir hücre kendinden daha yoğun bir ortama (hipertonik) konursa hücre büzüşür. Bu olaya Plazmoliz denir.  Hücre kendinden daha az yoğun (hipotonik) bir ortama konursa şişer ve bu olaya Deplazmoliz denir. Hücre ile aynı yoğunluktaki ortama ise İzotonik ortam denir. % 0,09 luk NaCl, % 5 lik Dextroz (glikoz) çözeltisi İzotonik çözeltilerdir.

                Kolaylaştırılmış Difüzyon; Hücre zarı içerisinde bulunan özel taşıyıcı proteinler ile enerji harcamadan çok yoğun ortamdan az yoğun ortama geçiş olayına Kolaylaştırılmış Difüzyon denir. Glukoz ve aminoasitlerin birçoğu böyle taşınır.

AKTİF TAŞIMA: Konsantrasyon farkı olmaksızın maddelerin enerji harcayarak taşıyıcı proteinlerlehücre içine veya hücre dışına taşınması olayıdır.

 

1-      Uniport

2-      Koport                                                Aktif taşıma 3 şekilde olur.

3-      Antiport

 

1-      Uniport: Sadece bir madde veya iyon taşınır /hidrojen9

2-      Koport: 2 farklı madde aynı anda ve aynı yönde taşınır. (glukoz, Amino asitler.)

3-      Antiport: İki farklı madde aynı anda fakat farklı yönlerde taşınır. (NA,Ca)

 

Büyük moleküllerin kesecikler yapılarak hücre içerisine alınması olayına Fagositoz  daha küçük sıvıya yakın maddeerin hücreye alınması olayına ise Pinositoz denir. Fagositozun en karakteristik örnekleri Amip ve bazı Lökosit tipleridir.

 

SİTOPLAZMA

 

Hücre zarı ile çekirdek arasını dolduran canlı sıvıdır. Ne katı nede sıvı olan anlamında Kolloid sistem de denir.

 

ORGANELLER

 

1-      Endoplazmik Retikulum (ER): Hücre zarı ile çekirdek arasında bulunan iletimle görevli kanal ve borucuklar sistemidir. Tüm sitoplazmanın % 10 nunu kapsarlar. Memeli alyuvarı, yumurta ve embriyolojik hücrelerde bulunmazlar.

Üzerinde Ribozom bulunanlarına Granüllü ER (GER), bulunmayanlarına da Granülsüz (ER) denilir.

GER enzim salgılayan hücrelerde, ER ise yağ sentezleyen hücrelerde çoktur.

ER ayrıca detoksifikasyon (zehirlenme etkilerinin uzaklaştırılması) da görev alır.

2-      Mitakondri: Çift zarlıdır. İç zar kıvrımlıdır ve bu kıvrımlara Krista, zarların arasını dolduran sıvıya ise Matrix denir. Sadece eritrositlerde bulunmazlar. Bu yüzden eritrositler enerjisini anaerobik yoldan Glukozdan elde ederler.

Hücrenin enerjisinin üretildiği ve depolandıkları yerlerdir. Elde edilen enerjinin % 95’i Adenozin Tri Fosfat (ATP) dir. Mitakondriler çekirdekten ayrı olarak kendi DNA’larına sahiptirler.

3-      Ribozomlar: Protein sentezinin gerçekleştiği organeldir. Bir küçük ve bir büyük olmak üzere iki alt birimden oluşurlar. Alt birim rRNA Ribozomal RNA ve üst birim proteinden oluşur.

Yoğun protein sentezi sırasında yan yana gelerek Poliribozom (Polizom)ları oluştururlar.

4-      Golgi Kompleksi: 1898 yılında Camilia GOLGİ tarafından tanımlanmıştır. Kesecikler şeklindeki organeldir. Başlıca görevi enzim, hormon ve glikoproteinlerinpaketlenmesi ve salınmasını gerçekleştirmektir.

5-      Sentrozom: Sadece hayvan hücrelerinde bulunur. Tüm hayvan hücrelerinde bulunan bir çift silindir şekilli tübüler yapıdır. Hücre bölünmesi sırasında kromozomların kutuplara doğru olan hareketine yardımcı olurlar. Kirpik, kamçı, sili gibi yapıları oluştururlar.

6-      Lizozom: içerisinde sindirim enzimleri bulunduran (asit fosfataz) kesecik şeklindeki organellerdir.

7-      Peroksizom: Metabolizma sonucu oluşan ve kanda absorbe edilen birçok toksik maddenin etkisinin giderilmesinde rol oynayan Oksidaz enzimleri ihtiva eden küçük kesecik şeklindeki organellerdir.

 

******************************08 Ekim 2013 Salı**************************************

 

PLASTİDLER

 

Sadece bitki hücrelerinde bulunan renk maddesi içeren organeller olup, genelde 3 tipe ayrılırlar.

 

1-      Kromoplast:  Bitkilerde meyve ve çiçeklerin rengini veren plastidlerdir. Örn: Likopin (kırmızı), Ksantolik (sarı) ve Karoten (turuncu9

2-      Lökoplast: Renksizdir. Genelde kök, gövde ve tohumda bulunur. Nişasta, yağ ve protein depolarlar.

3-      Kloroplast: sadece bitkilerde bulunurlar. Fotosentezin gerçekleştiği organellerdir.

Çift katlı zara sahip olup iç zarı katmanlıdır. Bu katmanlara Grana, içini dolduran sıvıya ise Stroma denir. Ranalar üst üste gelerek Tilokoyit denen yapılar oluştururlar.

Klorofil molekülü Granaların içerisine yerleşmiştir ve bitkiye yeşil rengini verir. Mitakondrilerde olduğu gibi kendilerine ait DNA’ları bulunur. Fotosentez yaparak besin üretir. Bütün bitkilerde bulunmaz. Örn: Kökte

KOFUL: Tek katlı zara sahip, içi sıvı dolu kese şeklindeki organeldir. Hayvan hücrelerinde daha küçük, daha fazla sayıya sahiptirler. Besin, kontraktil ve boşaltım kofulu olmak üzere 3 tip kofula rastlanır.

 

SİTOPLAZMA İNKLÜZYONLARI

 

Sitoplazmada bulunan besin veya depo maddeleridir. Glikojen ve yağ damlacıkları gibi hücrenin enerji ihtiyacını  sağlayan molekülleri içerirler.

 

HÜCRE İSKELETİ

 

Hücreye desteklik ve şekil verirler. Çeşitli hücre hareketlerini meydan getirirler. Hücre iskeletini oluşturan 3 tip lif vardır.

1-      Mikrofilamentler : 7 nm çapında sert çubuklardır. Aktin moleküllerinden oluşan mikrofilamentler özellikle iğ ipliklerinin oluşumuna katılarak hücre hareketliliğini ve devamlılığını sağlarlar.

2-      Araflamentler: Mikrofilamentlerden daha kalın mikrotübüllerden ise daha ince olup organellerin hücre içerisinde yerlerini sabitlerler.

3-      Mikrotübüller: Tübilin adı verilen proteinlerden meydana gelen mikrotübüller özellikle hücre dışı yapıların (kamçı,sili gibi) oluşumunu sağlarlar. Bir diğer görevi isehücre bölünmesinde sitokinezin gerçekleşmesini sağlarlar.

 

NÜKLEUS

 

Hücrenin metabolik ve çoğalma aktivitelerinin koordine edildiği kalıtsal maddenin organizasyonunun yapıldığı beyin kısmıdır. 1831 de Robert BROWN tarafından tanımlanmıştır. Hücre çekirdeği içerisinde Transkripsiyon (DNA’nın RNA’ ya dönüşümü) ve Translasyon (RNA dan Protein sentezinin yapılacağı Ribozoma taşınma) gibi iki önemli olay gerçekleşir.

Yapısal olarak Nukleus 4 kısımda incelenir.

 

1-      Çekidek zarı (Karyolemma)

2-      Çekidek Sıvısı (Nükleoplazma)

3-      Çekirdekiçik (nükleus)

4-      Kromatin

 

1-      Çekirdek Zarı (Karyolemma):  Çift katlı bir zar olup dıştaki zara Ekzin, içteki zara ise İntin denir. Üzerlerinde Por denen ve hücre zarındakilerden dah büyük olan deliklere sahiptirler.

2-      Çekirdek Sıvısı (Nükleoplazma): İçöerisinde ATP, Ribozom, Protein ve çeşitli enzimler barındıran çekirdeğin sıvı kısmıdır.

3-      Nükleus: Bazı hücrelerde sayısı birden fazla olabilen nükleuslar Ribozomların (özellikle rRNA) oluşumunda etkin bir role sahiptirler. Etraflarında zar yoktur.

4-      Kromatin İplik: Yunancada Chroma (renkli) ve Soma (yapı) = Renkli Yapı kelimelerinin birleşmesiyle ismi oluşturulmuştur.  Kromatin DNA ve Proteinden oluşmuş ince, uzun, dağınık iplikler şeklinde yapılar olup daha sonra kısalıp kalınlaşarak Kromozomları oluştururlar.

Ökromatin ve Heterokromatin  olmak üzere 2 tip kromatin mevcuttur. Ökromatin de DNA daha az yoğun olup daha çok fonksiyonel genleri ihtiva eder.

DNA molekülü kıvrılarak Histon denen proteinlerle kromotin denen yapıları oluştururlar. Bu yapı hücre bölünmesi sırasında daha çok paketlenerek kısalıp kalınlaşırlar ve Kromatid denen yapıya dönüşürler.her bir kromatid kendini eşleyerek kardeş kromatidleri ve böylece kromozonları oluştururlar.

clip_image004clip_image005

 

DNA (deoksiribonükleikasit)

RNA (Ribonükleikasit)

 

Çok sayıda gen son uçlarından birbirine eklenerek uzun zincirsel yapılar oluştururlar. Bu zincir yapısı DNA ‘da çift zincirli, RNA’da ise tek zincirlidir.

 

DNA’da 3 temel bileşen vardır.

1-      Fosforik asit

2-      5 Karbonlu şeker (5C)

3-      Azotlu organik bazlar. Dan oluşur 

Ø  Pürin (A-G) Adenin, Guanin

Ø  Pirimidin (S-T-U) Sitozin, Timin, Urasil)

Azotlu organik bazlar Purinler ve Pirimidinler olarak iki tiptir.

 

Nükleik asit oluşumunda ilk basamak Nükleositler dir. Bir azotlu baza 5C şeker bağlandığında Nükleositler oluşur. Buna Fosfat Grubu eklendiğinde Nükleotidler meydana gelir.

clip_image007clip_image009

 

clip_image011

Pürin karşısında muhakkak bir Primidin vardır

DNA çift sarmalında Adenin, Timin ile 2 hidrojen bağı yaparken, Guanin, Sitozinle 3 hidrojen bağı yaparak eşleşir.

DNA’nın sarmal yapısı (1953) yılında Watson ve Crick tarafından bulunmuştur.  (B Modeli)

 

Ø  B Modeli (en çok hücrelerde B modeli bulunur)

Ø  Z Modeli

 

RNA: Ribonükleik asit, DNA genetik bilgiyi depolasa da bu bilginin ifadesi RNA tarafından yapılır.

clip_image013 bu bölmeyi alıp RNA ya taşır (Transkrisiyon)

 

 

RNA 3 tipe ayrılır

 

1-      mRNA (Messenger): % 5 ini kapsar

2-      tRNA (taşıyıcı) % 15 kapsar

3-      rRNA (Ribozomal) % 80 kapsar

 

mRNA: DNA dan aldığı bilgiyi kalıp halinde taşıyan RNA dır.

tRNA: Protein sentezinin gerçekleştiği yerde mRNA daki genetik koda (kalıp DNA) uygun polipeptid zincirinde yer alan aminoasitleri taşır.

rRNA: Proteinlerle birlikte Ribozomları oluşturuan RNA tipidir.

 

Heterojen Nükleer RNA (hnRNA): DNA kalıbı çıkarıldığında mRNA oluşturmadan önce kalıp görevi yapmak için  çekirdekten sitoplazmaya yollanan RNA dır.

Sn RNA (Small Nükleer RNA): Doğrudan protein yapımına katılmayan RNA nın modifikasyonu ve gen düzenlenmesi gibi olaylarda rol oynayan RNA tipidir.

 

DNA ve RNA Arasındaki Farklar?

 

 

KROMOZONLAR

Çekirdekte bulunan ve genetik özellikleri nesilden nesile aktarılmasını sağlayan yapılara kromozom denir. Bölünme halinde olan her kromozomda 2’şer kromatid bulunur. Kromatidler de Kromonema adı verilen kromatin ipliklerden oluşmuştur. Kromatidleri oluşturan DNA iplikleri üzerinde Kromomer denilen Histon proteinleri ve kromatinlerin oluşturduğu yuvarlak tanecikler bulunur. Ktomozonların Lokus denilen bölgelerinde bulunan DNA parçalarına gen denir.

clip_image014clip_image016clip_image018Kronomer

 

 

 

 

 

Sentromerin bulunduğu yere göre Kromozon Tipleri

1-      Metasentrik

2-      SubMetasentrik

3-      Telosentrik

4-      Akrosentrik

 

clip_image020clip_image022

Bir hücrede bulunan kromozomların şekil, büyüklük ve sentromerinin durumu göz önüne alınaraki olayına Karyotip analizi denir.

Mitozun, Metafaz safhasın Karyotip analiz için en saymaya müsait olduğu zamandır.

 

*****************************22.10.2013 Salı****************************************

 

HÜCRE BÖLÜNMELERİ

 

Hücre Döngüsü (Devri)  3 aşamada gerçekleşir.

1-      İnterfaz (büyüdüğü ve bölünmeye hazırlandığı evre)

2-      Mitoz (çekirdek ve genetik materyalin bölünüp ayrıldığı evre)

3-      Sitokinez (sitoplazlazmanın ikiye bölünmesidir.) Mirotubuller aracılığıyla)

 

Hücre döngüsünde G , S, G2 ve M fazları vardır.

 

clip_image024

 

Mitoz Bölünme

Mitoz bölünmedeki amaç Ana hücredeki kalıtım materyalinin eşit şekilde (nitelik ve nicelik olarak değişmeden) yavru hücrelere aktarılmasıdır.

Mitoz bölünme, büyüme, rejenerasyon vegelişmeyi sağlar, eşeysiz çoğalan hücrelerde aynı zamanda üremeyi sağlar.

Mitoz Bölünmenin Özellikleri: (ek bilgi olarak)
•Mitoz sonucunda bir hücreden iki yeni hücre oluşur.
•Mitoz sonucu oluşan hücrelerin DNA yapısı değişmez.
•Mitoz sonucu oluşan hücrelerin kromozom sayısı değişmez.
•Mitoz bölünme yaralı bölgelerin iyileşmesi, yeni hücre oluşturulması yani büyüme olaylarında kullanılır.
•Tek hücreli canlılar mitozla üreyebilirler. (Bölünerek Üreme)
•Belirli bir olgunluğa ulaşan hücre bölünür.
•Vücut hücreleri mitoz geçirebilir.
•Mitoz sonucu oluşan hücrelerin büyüklükleri farklı olabilir.

 
(en çok vücut – somataform hücrelerinde görülür)

 

Mitoz Bölünmenin Özellikleri:

 

- Kromozom sayısı sabit kalır.

- DNA mutasyon geçirmez

Karion à Çekirdek

Eukaryot à Gerçek çekirdekli

Prokaryot à ilkel çekirdekli

 
 

 

 

 

 

 

 

 


Mitoz iki aşamada gerçekleşir, Çekirdek bölünmesi (Karyokinez) ve Sitoplazma bölünmesi (sitokinez)

Bazı canlı gruplarında Endomitoz: sitoplazmanın ard arda çekirdek bölünmelerinin gerçekleştiği durumdur.

clip_image025clip_image027

Endomitoz (ard arda çekirdek bölünmeleri)

 

ÇEKİRDEK BÖLÜNMESi

 

(4 evrede gerçekleşir)

A)     Profaz

B)      Metafaz

C)      Anafaz

D)     Telofaz

 

PROFAZ:

- İnce uzun kromatitli iplikler şeklinde görünen kromozomlar, yavaş yavaş kalınlaşmaya başlar.

- Eşlenmiş sentrioller birbirinden ayrılarak iğ ipliklerini oluştururlar.

- Çekirdek zarı ve çekirdekçik eriyerek kaybolur.

-ER kaybolur.

- Profazın sonuna doğru kromatitli durumdaki kromozomlar iğ ipliklerine tutunurlar.

 

***** İğ iplikleri- Kromatidler oluştururlar en uzun evredir.

 

 

METAFAZ:

- Kromozomların en iyi incelendiği evredir.

- Kromozomlar hücrenin ekvator düzlemine tek sıra halinde dizilir.

- Kromozom sayısının ve yapısının çok iyi incelendiği evredir.

- Sentromerlerin bölünmesiyle kardeş lromatidlerin birbirinden ayrılmaya başladığı evredir.

 

ANAFAZ:

clip_image029

 
- Kardeş kromatidler sentromerlerinden biribirlerinden ayrılırlar ve iğ iplikleri üzerinde karşılıklı kutuplara çekilirler.

- Kromatidler kutuplara ulaştığı zaman anafaz sona erer.

- Her kromatid birer kromozom olur.

 

TELOFAZ:

- Kromozomlar kutuplara iyice çekilerek interfazdaki durumlarını alırlar.

- Kromatidler (yavru kromozomlar)

 

SİTOKİNEZ:

- Sitoplazma bölünmesidir. Telefozın sonuna doğru

Sitoplazmanın boğumlanarak 2 ye bölünmesi ile iki yavru

 hücrenin oluşmasıdır.

 

 

 

 


 

MAYOZ BÖLÜNME

 

Üreme hücrelerinde görülen ve her bir canlıda nesiller boyunca kromozom sayısının aynı kalmasını sağlayan hücre bölünmesi tipidir.

Mayoz bölünme Mayoz 1 ve Mayoz 2 olarak üzere birbirini takip eden 2 bölünme serisi ile gerçekleşir.  Bunlarda Mayoz 1 serisinde kromozom sayısı yarıya indiği için Redüksiyon bölünmesi olarak da adlandırılır.  Mayoz 2 ise normal Mitoz bölünme şeklinde gerçekleşir.

 

Mayoz 1 (Redüksiyon Bölünmesi):

 

                Mayoz 1 4 aşamadan meydana gelir.

·         Profaz 1 (mitoz profazı gibidir.)

·         Metafaz 1

·         Anafaz 1

·         Telofaz 1

 

Profaz 1: Mitozun profazından en önemli farkalrından biri Sinapsis yapmış homolog kromozom çiftleridir. Homolog kromozomların sinapsis yapmış yan yana görülen şekline Bivalent denir

clip_image031

clip_image033

clip_image035

 
Sinapsisten dolayı 4 kromatidli olarak  görülen kromozomal yapıya

Tetrad denir. Bu tedradlar arasında Crossin over  (crosover)

denen parça değişimleri gerçekleşir.

Tetrad yapıda crosover’in gerçekleştiği tetradların birbirine değdiği X

İşareti şeklindeki noktalara Kiyazma (Kiazma) denir.

Profaz 1;  5 aşamada gerçekleşir.

1-      Leptofen

2-      Zigoten

3-      Papiten

4-      Diploten

5-      Diakinez

(Leblebici Ziya Paketin Dibini Deldi)

 

Homolog kromozom:

Biri anneden diğeri babadan gelen ve benzer özellikteki genleri

Taşıyan kromozmlara denir.

Krossin Over (crosover):

 Homolog kromozomların kardeş olmayan

Kromatidleri arasındaki parça değişimidir.

 

Leptofen àKromozomlar belirgin hale gelir

Zigoten àSinapsis ve bivalent görünümü

Pakiten à Kromozomlar kızlaır kalınlaşır Tetrad görünümünü alır.

Diploten à Crossover meydana gelir

Diakinez à iğ ipliklerine bağlanan Homolog kromozomlar birbirinden

 ayrılırlar.

 

Metafaz  1:  Homolog kromozomlar hücrenin ekvator düzemlinde

çift sıra halinde dizilir.


 

       
 

Anafaz  1:Homolog kromozom çiftleri ayrılarak zıt kutuplara doğru çekilirler. Bu sayede 2n ‘li kromozomlar (diploid) n’li (haploid) forma dönüşürler.

Telofaz  1:Telofaz 1 de Profaz 1 de gerçekleşen olayların geri dönüşü olur çekirdek zarı ve çekirdekçik oluşur iğ iplikleri oluşur. ER geri gelir. Kromozomlar Kromatik iplik halini alır. Sitoplazmanın boğumlanmasıyla da haploid sayıda kromozoma sahip iki yavru hücre oluşur.

Mayoz 2 (Mitoz bölünmenin aynısıdır.)

 

 
 

clip_image037

 
 
 

 

 

 

 

 

 

 

 


MİTOZ VE MAYOZ BÖLÜNME ARASINDAKİ FARKLAR

 

MİTOZ

MAYOZ

·         Çok Hücreli Canlıların vücut hücrelerinin çoğalmasını sağlar.

·         Gelişme sırasında vücudun bütün doku ve organlarında görülür.

·         Bölünmeyle oluşan hücreler, canlının gelişmesini sağlar.

·         Mitozda amaç büyüme, gelişme, rejenerasyondur.

·         Mitozda oluşan hücreler uzun ömürlüdür.

·         Mitozda 2 yavru hücre oluşur.

·         Kromozomal yapıda herhangi bir değişiklik olmaz.

·         Mitoz 1 bölünmeden

·         Oluşan hücrelerin kromozom sayıları ana hücreyle aynıudır. (diploid, 2n)

·         Mitoz Zigot oluşumu ile başlar, canlı hayatı boyunca devam eder.

·         Mitozda kutuplara çekilenler kromatidlerdir.

 

·         Çok hücreli canlılarda üreme hücrelerinin oluşmasını sağlar

·         Hayvanlarda erkeklerin testislerinde, umurtalıklarda ve bitkilerdeki üreme organlarında oluşur.

·         Bölünmeyle oluşan hücreler üremeyi sağlar.

·         Üremeyi sağlamaktır.

 

·         Mayozdakiler kısa ömürlüdür.

·         2 mayoz sonucu 4 hücre oluşur.

·         Crossing over sayesinde kromozomal yapısında değişiklikler olur.

·         Mayoz, arka arkaya 2 bölünmeden ibarettir.

·         Kromozom sayısı yarıya iner. (haploid, n)

 

·         Mayoz ergenlik dönemi ile başlar ilerlen dönemlerde dururu yada azalır.

·         Mayozda kutuplara çekilenler homolog kromozom çiftleridir.

 

 


 

 

clip_image039

Şekil 1 mitoz bölünme evreleri

clip_image041

Şekil 2 mayoz bölünme evreleri.

Döllenmiş yumurtadan itibaren canlıların ölünceye kadar geçirdiği tüm evreye OTOGENESİS denir.

Döllenmiş yumurtanın gelişimi ve yavrunun yumurtadan çıkışı yada doğuma kadar olan evreye embriyogenesis denir.

 

Otogenesi 4 ana evrede incelenir.

1-      Embriyonun gelişme evresi.

a.       Gamatogenez

b.      Döllenme

c.       Segmentasyon

d.      Gastreslasyon

e.      Organogenez

2-      Gençlik evresi

3-      Ergin evresi

4-      Yaşlılık evresi

Gametogenesis: üreme hücrelerinin (gamet, eşey)  oluşması olayınagametogenesis denir.

Testislerde erkek üreme hücrelerinin gelişimine Spermatogenez, ovaryunda dişi eşey hücrelerinin gelişimine oogenesis denir.

 

Spermatogenesis: Spermatogenes testislerde seminifer tübüllerinde spermlerin oluşturulması olayıdır. Primordial gen hücreleri (ilk üreme hücreleri) embriyonun çok erken evrelerinde oluşturulur. Bu hücreler Mitozla Spermotonariumları oluştururlar.

 

İlk olarak hormonal etki ile spermatoryum ana hücreleri aktifleşir. (sinirsel ve hormonlar aracılığıyla) daha sonra bu hücreler büyüyerek 2n kromozomlu primer spermotosid adını alırlar, primer spermotosidler mayoz bölünmeye girerek 1. Mayoz sonunda primer spermotosidler n kromozomlu sekonder spermatosidlere dönüşürler. Daha sonra mitozun aynısı gibi olan 2. Mayozda 4 adet n kromozonlu spermotidler meydana gelir. Spermotidlerin olgunlaşmasıyla Sperm hücresi oluşmuş olur.

Oogenesis: Folikül içindeki 2n kromozomlu oogonium ana hücresi aktifleşerek mitoz ile çoğalarak büyüme evresine girer ve 2n kromozomlu primer oosid halini alır. Primer oosidler mayoz bölünmeye girerek n kromozomlu sekonder oosid ve kutup hücreleri oluşur. Mayoz bölünmenin devamıyla 2. Mayoz sonunda Ootid denen hücre oluşur, kıutup hücreleri dejenere olur. Daha sonra ootid olgunlaşarak n kromozomlu Ovum halini alır.

clip_image043

Segmentasyon (yarıklanma):

 

Zigotun bir dizi mitotik bölünmeden geçtiği süreci ifade eder. Segmentasyonla oluşan embriyonik hücre gruplarına Blastomer denir.

clip_image045

 
clip_image047

clip_image049

12 yada daha fazla hücre yapısından oluşan hücreli yapılarına blastomer denir.

 

Morula: Döllenmeden 3-4 gün sonra  blastomerler (12-yada daha fazla hücreden oluşan) dut şekline benzeyen yapıya Morula denir.

Blastosid: Morulanın uterustaki ilk halidir. Morula tuba uterinadan uterusa girdiği zaman içerisinde sıvı dolu bir kese olan blastosid oluşur.  Bu değişme morulayı blastoside dönüştürür.

-          Merkezde bulunan hücreler  iç hücre kitlesini (embriyoblastları ) oluşturur bu hücreler embriyonun başlangıcı ve taslağıdır.

clip_image051clip_image053

 

Trofoblast: Memeli embriyosu uterusa gömülmeden önce içteki sıkı hücre kitlesini saran bir yapı olarak oluşur. Embriyonun gömülmesi için gerekli embriyonun gömülmesi için gerekli enzimleri falan üretir. İlerleyen safhalarda plasentanın bebeğe ait kısmını oluşturacak olan koryonu oluşturur.


 

 

Gastrula: Gelişmekte olan canlı emriyo 3. Haftada Ektoderm, Mezoderm ve Endodermden oluşan üç tabakalı veya trilomine embriyolojik disk şeklini alır. Bu olaya Gastrulasyon, oluşan yapıya da Gastrula denir.

clip_image055

 

Norula:  4. Haftaya gelen embriyoya Norula denir. Norulasyon nöral tüp gelişimini ifade eder. Yaklaşık 27. Günde yani 4. Haftanın sonunda iki ucu kapalı nöro tüp oluşur.

 

clip_image057clip_image058

 

 

 

Çizim resim eklenecek

 

 

 


 

DOKULAR

 

Doku: Aynı yapıya sahip ve aynı işi görmek üzere farklılaşarak bir araya gelen hücreler topluluğuna doku denir. Doku bu hücreler ve bu hücreleri çevreleyen hücreler arası maddenin (matriksin) tümüdür.  Bu matriks dokudan dokuya farklılık gösterir.

Dokular esas olarak 4 grupta incelenir.

1.       Epitel Doku

2.       Bağ ve Destek Dokusu

a.       Temel bağ doku

b.      Kıkırdak Doku

c.       Kemik Doku

                                                               i.      Kan ve lenf doku

3.       Kas Doku

4.       Sinir Doku

 

Bağ ve destek doku (esas temel bağ doku), kıkırdak doku, kemik doku ve kan doku olmak üzere 4 alt gruptan oluşur.

 

1.       Epitel Doku:

- Vücudun tüm yüzeyini çevreler.

- Salgı bezlerinin büyük çoğunluğunu oluşturur.

- emme, salgıları taşıma, boşaltım, koruma, kasılma ve duyu algılama gibi görevleri vardır.

- Kan damarı bulundurmazlar.

- Her 3 Germinatik dokudan da köken alırlar.

 

Epitel doku kendi içinde 3 gruba ayrılarak incelenir.

clip_image060clip_image062

 

-          Örtü epiteli

-          Salgı Epiteli

-          Duyu Epiteli (nöroepitel)

 

a)      Örtü Epiteli: Tüm organ ve yapıları ayırmakla sorumlu epitel hücresidir.

a.       Yassı (akciğer hava kesecikleri)

b.      Kübik (troid ve pankreas)

c.       Silindirik (tüm sindirim kanalında, ince barsaklarda)

clip_image064clip_image066

Epitel dokular hücresel alışverişini bazal membran ile bağ doku aracılığıyla yapar. Yaptığı fonksiyona göre epitelyum apikal kutupları farklılaşırlar.

clip_image068 Çok katlı epitelyum doku, en üstteki epitelyum hücrenin ismini alır.

clip_image069clip_image071clip_image073 

Yalancı çok katlı epitel (tüm hücreler bazal memrana temas eder, aslında çok katlı değildir)

 

Vücudun dış yüzeyini örten epitele Epidermis.  Vücut boşlukları ve bu boşluklarda yer alan organların dış yüzeyini örten epitele Mezotelyum ve özellikle damarların iç yüzeyini örten epitele ise Endotelyum adı verilir.

 

Çok Katlı Epitel:

 

a)      Yassı çok katlı epitelyum (Kornea)

b)      Kübik Çok Katlı Epitel (süt bezleri)

c)       Silindirik Çok katlı epitelyum (Farinks)

d)      Değişici (transisyonel) epitelyum (mesane, idrar torbası)

e)      Yalancı çok katlı epitelyum (salgı yapan özel hücreler)

 

Organizmada eklem boşlukları ve iris’in önyüzü hariç her yerde epitelyum dokulara rastlanır.

 

*** Histogenesis (doku gelişimi) Histoloji inceleyen bilim dalı.

 

b)      Salgı Epiteli (bez epiteli):  bezler salgısını veriş (boşaltış) şekline göre 3 ana grupta incelenir.

1.       Endokrin bezler.

2.       Ekzokrin bezler

3.       Karma (miks) bezler (pankreas)

 

Endokrin Bezler: İç salgı bezleri olarak da bilinen boşaltım kanalı olmayan salgılarını kapiller ağlar vasıtasıyla kan dokuya veren bez grubudur. Salgılarına Hormon denir. Hipofiz, Pankreas, Troid, Paratroid, Testis, Ovaryum, Adrenal bez gibi organlar endokrin bezlere örnektir.

Ekzokrin Bezler:  dış salgı bezleri yada kanallı bezler olarak bilinirler. Ekzokrin bezler kendi içindede ilk olarak Tek hücreli (unisellüler) ve çok hücreli (multisellüler) bezler olarak ikiye ayrılır.

Tek hücreli (goblet hücresi), Multisellüler bezler ise Goblet hücresi dışında kalan tüm bez hücreleridir.

Örtü epiteliyle ilişkisine göre 2 grupta incelenir. Endo Epitelya, Ekzo Epitelya

Ekzo= dışarı doğru çıktıysa ekzoepitel

Endo= bazal membrana doğru yerleşmişse endoepitel

 

Salgının fiziksel ve kimyasal özelliğine göre 3 grupta incelenir.

a.       Seröz bezler: salgı daha akıcıdır.

b.      Müköz bezler: Jelatinimsi katı kıvamdadır.

c.       Seramüköz (karmai müköz) bezler

 

c)       Duyu (Nöroepite) epiteli: Örtü epiteli içerisinde yer alan duyuların alınmasında görev yapan epitelyum tipidir. Çevredeki değişimleri algılayıp sinir sistemine iletirler. Koklama, görme, tatma, sıcaklık, basınç, ağrı gibi duyuların alınmasını sağlarlar. Dildeki tad tomurcukları, gözün retina tabakasında bulunan hücreler bunlara örnektir.

 

 

 

BAĞ DOKU

 

En çok bulunan doku tipidir. *****************

Vücudun şeklini korumada ve  sağlaştırmaktan sorumludur. Hücre ve organları birbirine bağlar.

Birçok doku içerisinde yer alarak onları bağlayıcı, destekleyici, şekillendirici rol oynarlar, bu görevleriyle birlikte ayrıca yağ doku sayesinde yedek enerji deposu ve kan ile Lenfoid doku sayesinde de mikroorganizmalara karşı organizmayı koruyucu görevleri vardır. Bağ dokusu hücreler, lifler ve temel madde olmak üzere 3 e ayrılarak incelenir.

(ECM- Ekstrasellüler matriks sıvı)

 

1-      Bağ dokusu hücreleri,

a)      Mezenkim hücreler

b)      Retikulum hücreleri

c)       Fibroblastlar

d)      Makrofajlar

e)      Yağ hücreleri

f)       Plasma hücreleri

g)      Mast hücreleri

h)      Pigment hücreleri

 

a)      Mezenkim hücreleri: Mezenşin hücre (kök hücre) yüksek farklılaşma özelliğine sahip yüksek kök hücrelerdir.

b)      Retikulum hücreleri: Mezenşime benzerler ve hücresel bir ağ oluştururlar. Sitoplazmik uzantılarıyla birbirlerine tutunarak hücresel bir ağ oluşturan, kök hücrelerin daha ileri formlarıdır.

c)       Fibroblastlar: Temel bağ (ana) doku hücreleridir. Bağ dokuda en çok bulunan hücre tipidir bağ doku fibrillerinin ve ara maddesini sentezlerler (matriks) aktif olmayan formuna Fibrosit denir.

d)      Makrofajlar: Kemik iliğinde meydana gelen Monositler bağ dokuya girdiklerinde histiyosid adını alırlar bu histiyosidler aktifleştiğinde (mikrop girerse) makrofaj halini alırlar. Bağ dokuda fibroblastlardan sonra en çok bulunan hücreleri olup yüksek fagositik özellikleri vardır. Vücudun savunmasında rol alırlar, antikor yapımı için plazma hücrelerini uyarırlar.

e)      Plasmosid hücreleri (Plazmosit, İmmünosit): bir enfeksiyon yada doku hasarı gibi durumlarda B lanfositlerin farklılaşarak oluşturduğu hücre gruplarıdır. Antijene karşı immunoglobulin (antikor) üretirler.

f)       Mastositler (Mast hücreleri): bağ dokuda yağ hücrelerinden sonra en iri hücre grubudur. Heparin ve Histamin proteinlerini içerirler, heparin kanın pıhtılaşmasını engellerken, histamin ise damar genişletici görev yapar, özellikle alerjik ve enfeksiyonal durumlarda sayıları oldukça artar.

g)      Yağ hücresi (liposit, Aliposit) Alipositler, Adigöz

Bağ dokunun en iri hücreleri olup karaciğerden gelen yağların trigliserid şeklinde depo eder gerektiğinde kana yağ asitleri olarak tekrar geri verirler.

h)      Melanositler (pigment hücreleri): özellikle derinin dermis tabakasında ve gözün iris tabakasında bulunan güneşin zararlı U.V ışınlarından koruyan hücre gruplarıdır.

i)        Kan

 

BLAST: Ara hücreler, aktif ara doku hücresi (Fibroblast, Chondriblast, Osteoblast)

SİT: Aktif ara hücrenin İnaktif formları (Fibrosit, Chondrisit, Osteosit)

 

 

*********************12.11.2013 Salı****************

 

KIKIRDAK DOKU

 

Kıkırdak Dokunun Görevleri;

a)      Yumuşak dokuları korumak e desteklemek,

b)      Kemik hareketlerini kolaylaştırmak,

c)       Embriyonel dönemde kemik ve dolayısıyla iskelet sisteminingelişmesine yardımcı olmak,

d)      Özellikle solunum sisteminde kapak görevi görerek hava yollarının düzgün çalışmasını sağlamak,

Kıkırdak doku hücreleri lifler ve matriks adı verilen hücreler arası maddeden meydana gelmişlerdir.

İntervertebral diskler ve eklem kıkırdakları hariç tüm kıkırdaklarda bulunan kıkırdağın beslenmesini, büyümesini sağlayan zara  Perikondriyum denir. Kıkırdak dokusunda kan damarı bulunmaz. Doku Perikondriyum ve matrikste bulunan kondrin denenyapılar sayesindebeslenir. Kıkırdak dokunun aktif genç hücrelerine Konndroblast, olgun hücrelerine ise kondrosit denir. Kondrositler Lakün denilen yapılar içinde bir veya birden fazla sayıda bulunurlar.


 

clip_image075

 

Kıkırdak doku ihtiva ettiği , içerdiği liflere göre 3 farklı tipte bulunmaktadır.

1-      Hyalin Kıkırdak: Canlılarda en bol bulunan kıkırdak tipidir. Memelilerin embriyonal iskeletinin tümünde, ergin hayatta kaburgaların uç kısmında, burunda, trakeada, bronşlarda, dış kulak yolunda ve eklem yüzeylerinde yer alır.

2-      Elastik Kıkırdak: Yapısında elastik liflerin bulunduğu esneklik ve desteklik sağlayan kıkırdak türüdür. Özellikle kulak kepçesi, epiglottis, östaki borusu ve larenkste bulunur.

3-      Fibröz kıkırdak (Fibrökıkırdak): Çok yoğun kollojen fibrillerden oluşur, sıkı bağ dokusu ile kıkırdak doku arasındaki geçiş formudur. Neredeyse Perikondriyum hiç yoktur.

*** Kıkırdaklar yaşlandıkça elastikiyetlerini kaybederler ve kemikleşmeye başlarlar buna Kireçlenme (kalsifikasyon) denir.

clip_image077

 
 clip_image079

 

clip_image081

clip_image083

clip_image085

KEMİK DOKU

 

Kemik Doku Görevleri;

1-      Kas ve eklemlerle beraber, vücut hareketini sağlarlar.

2-      Hayati öneme sahip organları korurlar.

3-      İskelet sistemini oluşturarak vücuda şekil ve destek verirler.

4-      Kan hücrelerinin yapıldığı kemik iliğini içerirler,

5-      Metabolizma için gerekli olan kalsiyum maddesini depo ederler.

Vücutta en az su ihtiva eden dokudur.

 

Bir uzun kemik 3 kısımdan oluşur, ekleme yakın olan en uç kısmına Epifiz, uzun gövde kısmına Diyafiz, Diyafizin Epifize Hakın Olan Kısmına ise Metafiz adı verilir.

Kemik Dokuda 2 tip zar mevcuttur, en dıştaki zara Periosteum, Kemiğin en içindeki iç zara Endosteum denir.

İki tip kemik dokusu vardır.

a)      Compact (sıkı ) kemik

b)      Süngerimsi (spongiyöz) kemik

 
 clip_image087

 

1.       Compact (sıkı) Kemik: Tüm kemiklerin dış kısımlarında bulunan sert kemik dokusudur. Osteon  adı verilen Hovers kanallar  sistemindenmeydana gelmişlerdir. Hovers kanallarını birbirine bağlayan kanallara ise Valkman kanalları  adı verilir.

2.       Süngerimsi Kemik (Spongiyöz):  Uzun kemiklerin Metafiz ve Epifizlerinin iç kısımları ile yassı kemiklerin iç yüzeyinde bulunurlar.

 

clip_image089

clip_image091


 

Kemik Doku Hücreleri:

Kemik dokusunda 4 farklı hücre bulunur.

1-      Osteoprogenitör: Yüksek Mitoz yeteneğine sahip Mezenşim (kök hücre) hücrelerin farklılaşmasıyla oluşan ve Osteoblastlara dönüşen hücrelerdir. Kemik yapımı sırasında sayıları oldukça fazladır.

2-      Osteoblastlar: Yüksek metabolik aktiviteye sahipkemik yapımı ve şekillenmesinden sorumlu genç kemik hücreleridir.

3-      Osteositler: Etraflarındaki Lakün adı verilen boşluklara yerleşmiş osteoblastların aktivitelerinin azalmasıyla oluşmuş kemik hücreleridir. Özellikle kireçlenme esnasında sahip oldukları sitoplazmik uzantılar sayesinde madde iletimi ve kemik doku beslenmesinden sorumludurlar.

4-      Osteoklastlar: Birden fazla çekirdeğe sahip Lizozomlarca zengin kemik Rezorbsiyonundan (yıkım) sorumlu kemik hücreleridir. Kemiklerin yapım aşamasında yaşlanmış yada dejenere olmuş kemik hücrelerini ortadan kaldırmak osteoblastların yeni kemik dokusu yapmalarına zemin hazırlarlar.

clip_image093

Kemik oluşumu = Osteogenez= Ossifikasyon

 

Kemik oluşumu 2 şekilde olur.

 

1.       İntramembranöz (direkt) kemikleşme: Kemiklerin mezenşim dokusundan direkt olarak kemik dokuya dönüşmesi olayıdır. Özellikle yassı kemikler bu şekilde oluşur.

2.       Endokondral (indirekt) Kemikleşme: Hyalin kıkırdaktan kemik dokusu oluşumudur. Özellikle kısa ve uzun kemikler bu şekilde meydana gelir.

 

EKLEMLER

 

Kemik dokular arasında bulunan vücut hareketini kolaylaştıran yapılardır.

Eklemler oynar, oynamaz ve yarı oynar eklemler şeklinde 3 tipte incelenir.

Oynamaz àKafatası (suturlar)

Yarı Oynar à Omurlar arasındaki eklemler

Oynar (hareketli) à diğer tüm eklem tipleri (omuz, dirsek, çene, kalça)

 

Eklem bir eklem boşluğu, eklem kapsülü ve eklem sıvısından oluşur.

clip_image095


 

KAN DOKU

 

Diğer dokuların aksine Matriksi sıvı olan dokudur.

 

Kanın görevleri;

1)      Solunum: Akciğerlerden dokulara eritrositler içindeki Hemoglobin sayesinde O2 taşırlar.

2)      Beslenme: Besinleri hücrelere taşırlar

3)      Boşaltım: Atık maddeleri böbreklere taşırlar.

4)      Vücut ısısının düzenli kalmasını sağlarlar.

5)      Tuz ve su dengesini korur.

6)      Asit, Baz dengesini korur.

7)      Vücudu enfeksiyonlara karşı koruyarak vücut savunmasında rol alır.hormon ve benzeri salgılarıhedef organlara taşıyarak organizmanın düzenli çalışmasını sağlar.

Kan iki kısımdan oluşur.

1)      Sıvı kısım (plazma, Serum)

2)      Hücresel Elemanlar

 

1)      Plazma: Yaklaşık % 91’i sudur. % 7 organik, % 2 si inorganik maddelerden oluşur.

a)      Organik Maddeler:

1.       Proteinler: 3 önemli proteini vardır. Bunlar Albümin, Globulin ve Fibrinojendir. Fibrinojen, kanın pıhtılaşmasını sağlayan, Globulin, özellikle antikor oluşumunda görev yapar, Albümin ise daha çok taşıyıcı görev yapan proteinlerdir.

2.       Karbonhidrat

3.       Lipit

4.       Azot, Rezidüel (artık) azot

5.       Hormonlar, antikorlar ve çeşitli enzimler (iç salgılar)

b)      İnorganik Maddeler:

Sodyum ve Kalsiyum

clip_image097clip_image099

2)      Hücresel Elemanlar:

Kanın hücreleri 3 ana başlık altında incelenir.

a)      Eritrositler (Alyuvarlar, Kırmızı kan hücreleri, RBC-Red Blood Cell): Kan hücrelerinin ortalama % 99’u eritrositleridir. Memeli eritrositlerinin (deve ve lamalar hariç) eritrositleri çekirdeksizdir. Embriyonel dönemde eritrosit yapım yeri Yolk Kesesi (sarı kese) karaciğer ve dalak iken, Yetişkinlerde kırmızı kemik iliğidir.

İnsanda 1mm3 (mikrolitre)kanda  yaklaşık olarak erkeklerde 5.2 milyon, bayanlarda4.7 milyon eritrosit vardır. İnsanlardaki toplam eritrosit sayısı 25 trilyon kadardır yetişkin bir erkekte yaklaşık 5-6 litre kadında ise 4-5 litre kan bulunmaktadır. Kanın yoğunluğu suyun yoğunluğunun 3-5 kat fazlasıdır. PH ortalama 7,4 dür. Kanın sıcaklığı vücut sıcaklığından 1 0C daha yüksektir (38 0C). Eritrositlerde bulunan hemoglobin O2 taşınmasını gerçekleştirir. Ayrıca kandaki karbondioksidin yaklaşık %23’ü de Hemoglobin tarafından taşınır.

clip_image101 clip_image103 

Eritrositlerin ortalama ömrü 120 gündür. Normal süreçte 120 günü dolduran eritrositler parçalanarak ortadan kaldırılır ve yerine yeni eritrositler yapılır.

Eritrositler içindeki Hemoglobin molekülü 2 alfa (α) ve 2 Beta (β) olmak üzere 4 polipeptid zincirindan oluşurlar. Bununla birlikte Hemoglobin molekülünde Hem grubuyla Demir mevcuttur.

clip_image105

b)      Lökositler (WBC, Akyuvarlar, Beyaz Kan Hücreleri): Akyuvarlar, Hemoglobin taşımayan nükleusları olan ve vücuda giren mikroorganizmalara karşı vücut savunmasında görev yapan hücrelerdir, eritrositlere göre daha kompleksyapıya sahip olup protein sentezleyebilirler, anabolik ve katabolik reaksiyonları gerçekleştirebilirler.

Pigmentleri olmayan renksiz hücrelerdir. 1 mm3 veya mikrolitre kanda 4000-10000 lökosit bulunur. Lökosit sayısının 4 binin altına düşmesine Lökopeni, 10000 üstüne çıkmasına ise lökositoz denir. Herhangi bir enfeksiyon sırasında lökosit sayısı artar.

Sitoplazmalarında granüllerin bulunup bulunmadığına göre ve çekirdek yapılarına göre akyuvarlar (lökositler) Granülosit ve Agranulosit olmak üzere 2 ana grupta incelenir.

1)      Granülositler:  çok loblu nükleuslarının yanı sırasitoplazmalarında granülleri bulunduran lökositleridir. Lökositlerin büyük bir çoğunları bu gruptadır. Granülositler başlıca 3 tiptir. Bunlar Nötrofil, Eozinofil ve Bazofil dir.

a)      Nötrofil: (%50-70) İnsan kanında en fazla bulunan lökosit tipidir. Gençken atnalı şeklinde olan çekirdekleri ilerleyen dönemlerde 3-5 loblu hal alır. Mikroorganizmaları ve yabancı maddeleri Fagositoz yaparak yok ederler. İçerdikleri granüllerde sindirim enzimleri mevcuttur. Sahip oldukları yalancı ayaklarsayesinde de şekil değiştirerek damardan çıkabilme özelliğine sahiptirler bu özelliklerine Diapedez ismi verilir. Damardaki Nötrofil sayısının artmasına Nötrofili, azalamsına Nötropeni  denir.

b)      Eozinofil (%2-4)  asit karakterli boyalarla boyandıkları için bu hücrelere Asidofil de denir. Granüllerinde lizozom enzimlerinin yanı sıra Peroksidaz ve kan pıhtısının erimesine yardımcı olan plazminojen  bulunur. Nötrofiller gibi fagositoz ve ameboid areket yaparlar. Özellikle bazı parazitik, otoimmum hastalıklar ve alerjik reaksiyonlarda sayıları oldukça artar. Nükleusları 2 lobludur.

c)       Bazofil (%1): En az bulunan lökosit tipidir. Fonksiyonel açıdan bağ dokusundaki mast hücresine çok benzerler. Bunlarda Histamin  ve  Heparin gibi maddeleri salgılarlar. Bu yüzden kan mastositleri olarak da tanınırlar. Nükleusları (çekirdekleri) düzensiz olup iyi ayırt edilemeyen S şekli 2 lobdan oluşmuştur.

  clip_image107

 

 

 

clip_image109

               

2)      Agranülositler: Sitoplazmalarında sadece birkaç lizoozom granülü mevcut olup ışık mikroskopunda bu granüller hiç görünmezler. Çekirdekleri lobsuz olduğundan Mono Nükleer Lökositler olarakda isimlendirilirler.

a)      Monositler (%5-6):  en büyük kan hücresidir normal bir eritrositin nereyse 2-3 katı kadar büyüklüktedir. Tek ve büyük olan çekirdekleri fasulye şeklindedir. Kemik iliğinde üretildikten sonra dolaşımda kısa zaman kalırlar, değişik organ ve dokulara geçerek Makrofajlara dönüşürler.

Bağ dokusundaki Makrofajlara Histiosit  denir. Dokulardaki ömürleri dolaşımdaki ömürlerine göre oldukça uzundur.

b)      Lenfositler (%20-30): tek ve oldukça büyük çekirdeğe sahiptirler. Bademcikte, kemik iliği, lenf bezleri, timus ve dalak gibi lenfoid organlarda yapılırlar. Bazı lenfositler dolaşımda ve lenfoid dokularda yıllarca yaşayabilirler. Bu hücrelere bellek hücreleri de denir. T ve L lenfosit olmak üzee iki farklı tipi vardır. B  lenfosit lenfoid dokularda ve kemik iliğinde, T lenfosit ise timusta aktifleşir.

T lenfositler; hücresel bağışıklıkta görev yapıp bakteri, virus, doku ve kimyasal yıkıntıları fagositozla yok eden hücrelerdir.

B lenfositler; humoral bağıklıkta görev yapan, antikor üretip gerektiğinde plazma hücrelerine dönüşen hücrelerdir.

clip_image111 Monosit  clip_image113 Lenfosit

 

c)       Trombositler (Plateletler-Kan pulcukları): Trombositler kanın pıhtılaşmasında rol alan, Memelilerde çekirdeksiz olan diğer kan hücrelerine göre oldukça küçük yapıdaki kan hücreleridir. 1 mm3 veya 1 mikrolitre kanda yaklaşık 150-400 bin arasında bulunurlar. Trombositler pıhtılaşmada birbirlerine kollojen ipliklerle bağlanarak yaralanmanın olduğu yerde dolgu maddesi olarakgörev yaparlar.

Salgıladıkları Seratonin  granülleri sayesinde kesilmiş yada yaralanmış damarları daraltarak kanamanın geciktirilmesini sağlarlar.

Kanın Pıhtılaşması (Koagulasyon):  Damar yırtılmasında yada kesilmesindeonarım aşamasında ilk gelişen trombositlerin o bölgede yoğunlaşarak trombosit tıkacı oluşturması daha sonrada salgıladıkları seratonin sayesinde damarın büzüşmesini sağlamaktadır. Bu şekilde kan akışı azaltıldıktan sonra pıhtılaşma olayı başlar. Bu olayda görev alan en önemli faktörler Tromboblastin, Protrombin, Trombin ve Fibrinojendir.

 

Kan Tipleri (Kan Grupları):  (1900 Karl Landsteiner)

 Kan nakillerinin başarısızlıkla sonuçlanması neticesinde yapılan araştırmalar sonucunda ilk kez 1900 yılında Karl Landsteiner tarafından ortaya konulan kan grupları kavramı oluşmuştur. Günümüzde yaklaşık 100 kadar antijenin varlığının bilinmesiyle 30 kadar kan tipi ortaya çıkmıştır. Bunların içinde en yaygın olan kan grubu sistemi A-B-O ve Rh sistemidir.

Eritroblastis Fetalis: Annenin Rh (-) Babanın Rh (+) olduğu durumlarda doğacak çocuğun Rh (+) olması durumunda ortaya çıkan tablodur.

 

KAS DOKU

Kasılabilme yeteneğindeki hücrelerden meydana gelmiş omurgalı canlıların toplam vücut ağırlığının yaklaşık yarısını oluşturan doku tipidir. Yapısal ve fonksiyonel özelliklerine göre 3 tip kas grubu vardır.

1)      İskelet Kası (çizgili kas-istemli kaslar):  Hareketin ortaya çıkmasını sağlayan bu kaslar iskeletin etrafında bulundukları için bu ismi almışlardır. Her kas telini çeviren Plazma zarına Sarkolemma, Sitoplazma kısmına is Sarkoplazma adı verilir. Her kas lifi birçok sayıda Miyofibrillerden  oluşur. Her Myofibril yan yana uzanan  Aktin ve Miyozin  miyoflamentlerinden oluşur. Çizgili kasların ismi bu miyoflementlerin koyu ve açık renklerde yan yana dizilmesinden dolayı gelir. Açık renkler Aktin, koyu renkler ise Miyozin flamentleridir.

Çizgili kaslarda ışık mikroskobunda bakıldığındaçeşitli bantlanmalar gözükür bu bantlardan açık görünenine I bandı koyu görünenine ise A bandı ismi verilir. I bantlarının ortasından geçen koyu çizgiye Z  çizgisi veya Z bandı denir. A bandı ortasında bulunan daha açık renkli bölgeye H bandı bu bölgenin ortasındaki ince çizgiye ise M çizgisi yada M bantı denir.

Miyofibrillerdeki iki Z çizgisi arasında kalan bölgeye Sarkomer denir bu bölge kasılma bölgesidir. Memelide bir sarkomerin uzunluğu yaklaşık 2-3 mikrometredir, kasılma anında sarkomerin boyu kısalarak yaklaşık 1 mikrometreye kadar iner.

2)      Düz Kas: Çalışmaları otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilen istemsiz kas grubudur. Vücutta en çok sindiri, dolaşım, solunum ve ürogenital gibi içi boşluklu sistemlerde bulunur. İskelete bağlı değillerdir. Omurgasız hayvanların tümünde düz kas bulunur (arthrophod, malluscalar hariç) iskelet kası hücreleri çok çekirdekli, düz kas hücreleri tek çekirdeklidir. Düz kasta Aktin ve Miyosin miyoflamentleri bulunur ancak çizgili kastaki gibi düzenleniş göstermezler. Aktin, miyozine oranla 15 kat daha fazladır.

3)      Kalp Kası:  sadece kalpte bulunan kas tipidir. İstemsiz kasılmalarından dolayı düz kasa yapısal yönden ise çizgili kasa benzerler. İskelet kasından farklı olarak Kolleteraller denen yan dallanmalar içerirler. Bu dallanmalar sayesinde uç uca birleşerek kalp kasına ağzı bir yapı kazandırırlar. Kalp kası hücrelerininbirbirleri ile birleştikleri yerlerde oluşan koyu renkli hücre yüzeyi farklılaşmalarına İnter kalat diskler denir.

Kalp kasının uyarı üreten ve ileten kendine has özel bir sistemi vardır. Bu yapıya uyarı yapıcı ve iletici Sinoatriyal ve Atriyoventriküler sistem denir.

clip_image115clip_image117 clip_image119clip_image121 clip_image123clip_image125 

clip_image127

 

 

SİNİR DOKU

 

Nöron olarak adlandırılan ileri derecede özelleşmiş hücrelerden meydana gelen hayvansal doku tipidir. Ergin hayatta memelilerde mitozla çoğalma yeteneklerini kaybederler. Ölen sinir hücrelerinin yerine yenisi yapılamaz ancak rejenerasyon yetenekleri vardır.

Sinir hücrelerinin büyüklükleri değişiklik gösterip en küçük sinir hücreleri beyinde yer alır. (4-5 mikrometre) Bazı sinir hücreleri (N.ishiadicus-Siyatik sinir) omurilikten çıkıp bacağa kadar uzanır ve yaklaşık 1 mt uzunluktadır.

Bir sinir hücresi (nöron) genel olarak 3 bölümden oluşur.

1-      Dendrit (uzantılar)

2-      Akson (eksen)

3-      Hücre Gövdesi (perikaryon)

clip_image129

 

SİNİR HÜCRESİ

 

1)      Hücre Gövdesi:  Nükleus ve Nükeusu ihtiva eden (içeren) hücre kısmıdır. Sitoplazmasına nöroplazma  denir. Sitoplazma kısmında ribozom ve ER’un bulunduğu bazik boyalarla koyu boyanan kısımlara enisil cisimleri adı verilir.

2)      Dendrit:   Hücre gövdesi kısmında çıkan ağaçsı dallanmalar gösteren küçük stoplazmik uzantılara denir. İmpuls denilen uyaranları diğer nöronlardan alınmasını sağlar.

3)      Akson: Hücre gövdesinden çıkan tek ve uzun uzantıya denir. İmpulsun iletiminde önemli role sahiptirler. Uç kısımları incelip dallanma özelliği gösterir ve bunlara diğer nöronun dendritleri ile bağlantı yaparlar. 

Akson içindeki plazmaya aksoplazma zarına ise aksolemma  denir.  Aksonlar tipine göre miyelin kılıf ve  Schwann kılıf denen yapılarla sarılıdır. Myelin kılıfta bulunan yine nöron çeşidine göre değişiklik gösteren uyaranların girip çıkabildiği kesinti noktalarına Ranvier boğum adı verilir.

 

Yapısına Göre Nöron Çeşitleri:

 

1-      Aksonik  Nöronlar: Aksonu olmayan nöronlardır. Beyinde ve özelleşmiş bazı duyu organlarında yer alır. Fonksiyonları bilinmemektedir.

2-      Bipolar Nöronlar:  hücre gövdesinden iki değişik kutuba doğru biri dendrit biri akson olmak üzere birer uzantı çıkar. Görme, koklama ve işitme gibi bazı duyu organlarında yter alırlar.

3-      Multipolar Nöronlar: bir akson fakat çok sayıda dendrite sahip nöronlardır motor nöronların hepsi M.S.S nöronların çoğu bu tiptir.

4-      Ünipolar Nöronlar:  Hücre gövdesinin bir kısmında akson ve dendritler çıkar. P.S.S nin duyusal nöronlarının çoğu bu tipte olup aşağı sınıf canlılarda ve omurgalıların embriyonel dönemlerinde rastlanan nöron tipidir.

 

 

Fonksiyonel Özelliklerine Göre Nöron Tipleri:

1-      Duyusal (afferent) Nöronlar (Periferden Merkeze): Duyu organlarından aldıkları impulsları M.S.S ne yani beyin ve omuriliğe getiren nöronlardır.

2-      Motor (efferent) Nöronlar: M.S.S den aldıkları emirlerikas, organ ve bezler gibi periferik dokulara ileten tepkilerin ortaya çıkmasını sağlayan nöron tipidir.

3-      İnter Nöronlar (ara): Ara nöronlardır. Duyusal nöronlarla motor nöronlar arasında bağlantı kurarlar.

 

Nöronların etrefında nörogliya bulunur.

 

Sinaps: Uyarıların bir sinir hücresinden diğerine yada başka türdeki hücrelere geçiş noktalarıdır.

 

Nöroglia: P.S.S de ara doku matriks bağ dokudan oluşurken M.S.S de sinir hücrelerinin arasını dolduran onları destekleyen, kan damarlarıyla besleyen yabancı mikroorganizmalara karşı ve toksinlere karşı onları koruyan özel dokuya  nöroglia  denir. Nöroglia hücreleri bölünebilme özelliğine sahiptirler bu özelliği sayesinde  herhangi bir nedenle nöron kayıplarının yaşanmasında nöronların yerini doldururlar.

 

SİSTEMLER

 

Dokuların bir araya gelerek oluşturdukları organların bir araya gelerek oluşturdukları organ topluluklarıdır. Başlıca sistemler şunlardır; hareket, sinir, duyu organları ve duyular, endokrin, dolaşım, solunum, sindirim, boşaltım, üreme.

1-      Hareket sistemi: İskelet ve kas sistemi olarak 2 ye ayrılır.

a)      İskelet Sistemi; İnsan iskeleti genel olarak 4 bölümden oluşur Baş, omurga, göğüs, üye. İlk 3 bölüm aksiyal (eksen) iskeleti başlığı altında toplanır. İnsan iskeleti ergin hayatta 206 kemik vardır. Bu sayı çocuklarda daha fazladır, çünkü, omurga kemiklerinde sakrum  5 koksiks ve 3-5 kemik halindedir.

İnsanlarda leğen kemiği olarak adlandırılan pelvis erkek ve kadın iskeletinde farklıdır. Bu farklılıkkadli tıpta iskeletten cinsiyet tayin edilmesini sağlar.

 

Eklemler:

İskelet kemiklerini birbirine bağlayan ve çoğunlukla hareketin gelişmesine imkan veren oluşumlardır. Genel olarak eklemler hareket açısından 3 e ayrılır.

1-      Oynamaz (sinoatroz) eklemler

2-      Oynar (amphiaartroz) eklemler

3-      Yarıoynar (diartroz) eklemler

b)      Kas Sistemi;  kemiklerin etrafında yer alan iskelet kasları hareketin ve işin ortaya çıkmasını sağlarlar. Bir kemik etrafında yer alan kasların biri kasılırken diğeri gevşer buna antagonist  çalışma denir. (birbirine zıt)

 

Kasılma tipleri;

1-      İzometrik kasılma;  Kasın boyunda önemli bir değişiklik olmadan gerçekleşen kasılma tipidir. Ağır bir şeyi yerden kaldırmak veya arabayı itmek gibi durumlarda bu tip kasılma gerçekleşir.

2-      İzotonik kasılma; Belirli bir yüke karşı yapılan ve kas boyunda kasılmaların gözüktüğü kasılma tipidir. Yürüme, koşma, gibi eylemler bu tip kasılma ile olur.

3-      Tetanik kasılma; Uyarılar hızlı bir şekilde tekrar edilmesi sonucu kasın gevşemeden sürekli kasılması durumudur. Spazm ve kramplar bu kasılmaya örnektir. Eğer spazm düz kastan meydana gelirse buna  kolik  denir.


 

CANLI TOPLULUKLARI VE ÇEVRE

 

Canlıların çevre ile ilgili ilişkilerini inceleyen bilim dalına  ekoloji denir.

Ekoloji terimi ilk defa 1869 yılında Alman biyolog Ernst Haeckel tarafından ortaya konulmuştur. Tek bir türle ilgilenen ekoloji dalına otoekoloji, organizma grupları ile ilgileniyorsa bunada sinokoloji denir.

Belirli bir alanı işgal eden tünm populasyonlara Kommunite, bununla cansız çevrenin birlikte oluşturdukları sisteme ise ekosistem adı verilir.

Ekolojik çevreye ayak uydurmak için yaşayabilmek için canlıların sonradan kazandıkları özelliklere adaptasyon denir. Bu anlamda fiziki olarak değişimlere modifikasyon adı verilir.

Canlıların fizyolojik adaptasyonlarına örnek olarak bazı soğuk çanlıların kış uykusuna (hibernasyon) yatması örnek verilir.

Galapagos adasındaki ispinoz kuşlarının gaga yapılarının değişikliği yapısal adaptasyona örnektir.

Canlıların hayatta kalabilmesine imkan veren adaptasyonlardan biri renk adaptasyonudur. Özellikle bukalemun gibi bazı canlılarda bu olay çok sık gözlenir. Ayrıca bazı canlılarda  mimikri  denen çevresel şartlara uygun taklit adaptasyonları mevcuttur.

 

EKOSİSTEMİN UNSURLARI

Bir ekosistemde canlılar 3 grup altındaincelenir. Bunlar, üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılardır.

 

Üreticiler: Yeşil bitkiler ve algler gibi ototrof canlılar ve bazı bakteri türleridir.

 

Tüketiciler: Hayvanlar hem  enerji hamde kendi vücutları için gerekli maddeleri temin edebilmek için diğer canlıları yerler. Doğrudan bitki ile beslenen hayvanlar Herbivorlar primer tüketiciler, herbivar hayvanlarla beslenen primer karnivarlar, sekonder tüketiciler. Ve bunları yiyenlere de Quartemer tüketiciler olarak adlandırılırlar.

 

Ayrıştırıcılar:  Çöpçüler olarak da adlandırılırlar. Ölmüş organizmalarla beslenen çürükçül bakteri ve mayalar bu gruba girer. Bunlar ölmüş canlıları sahip oldukları organik maddelerin toprağa ve suya geçmesini sağlarlar.

 

HAYVANLAR ARASI İLİŞKİLER

 

Bazı hayvan türleri bir arada ortak bir yaşam geliştirmişlerdir. Bu yaşam şekline simbiyotik yaşam adı verilir. Simbiyotik yaşam şekilleri başlıca 3 çeşittir.

1)      Mutualism:  İki ayrı tür canlının birbirlerine faydalı olacak şekilde geliştirdikleri ortak yaşama tipidir. Örnek olarak sindirim sistemindeki bakteriler verilebilir.

2)      Kommensalizm:  Sadece bir tarafın yarar gördüğü simbiyotik yaşam şeklidir. Diğer taraf bu ilişkiden faydada görmez zararda görmez. Balinalar üzerinde ki küçük balıklar örnek verilebilir.

3)      Parasitism: Bir canlının üzerinde yaşadığı canlıya zarar vermesi ile gerçekleşen simbiyotik yaşam şeklidir. Bu durumda konak ve konukçu durumu vardır. İnsan barsağında yaşayan tenyaları, bit, pire ve uyuz böcekleri buna örnek verilebilir.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Oldukça güzel bilgilerden bahsetmişsiniz gerçekten burdan okuduğumu bilgiler ile laboratuvar cihazları almaya karar verdim