19.02.2014
İmmüm Cevapta Yer Alan Organlar:
İmmunite: Hastalığa (özellikle enfeksiyon hastalıklarına) karşı direnç olarak tanımlanır. Enfeksiyonlara karşı savunmayı sağlayan hücreler, dokular ve moleküllerin toplamına immum sistem denir. Bunu inceleyen bilim dalına ise İmmunoloji adı verilir.
İmmum cevapta yer alan organlar primer ve sekonder lenfoid organlar olmak üzere 2’ye ayrılır.
1- Primer lenfoid Organlar:
a) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Kemik İliği:</I> Fetal yaşamın 4. Ayından itibaren kan hücrelerini yapan ve immum cevapta önemli görevi olan lenfoid organdır. Kemik iliğinde lenfosit ve diğer kan hücrelerinin ara ve genç formları bulunur.
b) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Timus:</I> Fetal yaşamın 6. Haftasında şekillenir, doğumdan sonra gelişerek ergenlik döneminde en büyük halini alır daha sonra küçülür. 2 loblu bir organ olup her bir lob korteks ve medula bölgelerinden oluşur. Kemik iliğinden gelen öncü lenfositler burada T lenfositler olarak olgunlaşır.
c) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Fabrikus Kesesi ve Memelilerde Eş Değer Organlar:</I> Kuşlarda kalın barsağın son kısmında bulunan bir organdır. Kemik iliğinden gelen öncü lenfositler burada B lenfositler olarak farklılaşır. Memelilerde bu organ olmayıp doğumdan önce dalak ve karaciğer, doğumdan sonra mide-bağırsak sistemi mukoza altı lenfoid dokular (tonsiller, apendeks, peyer plakları) ve kemik iliği bu organın görevlerini üstlenir.
2- Sekonder Lenfoid organlar:
a) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Lenf Düğümleri:</I> Tüm vücuda yayılmış B ve T hücrelerinin bulunduğu merkezlerdir. Vücutta koltuk altı, kasık, çene altı, boyun, dirsek ve göğüs bölgelerinde bolca bulunur. Lenf düğümleri hem kan yapıcı hem de savunma işini gören organlardır.
b) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Dalak:</I> Bağ dokusu yapısında kapsüle sahip özellikle plazma hücreleri açısından zengin bir organdır. Damar içi olarak verilen antijenlere karşı immum cevap oluşumunu ve kırmızı kan hücrelerinin yıkımını sağlar.
c) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Mukozalara Bağlı Kapsülsüz Lenfoid organlar:</I> Gastrointestinal, solunum ve ürogenital sistem mukozalarının altındaki bölgelerde bulunan kapsülsüz yaygın lenfoid dokuya <I style="mso-bidi-font-style: normal">mukozal immum Sistem</I> denir. Bu sistem enfeksiyon etkenlerine karşı koruyucu özelliğe sahiptir.
<I style="mso-bidi-font-style: normal"></I>
İmmum Sistem Hücreleri:
1- Makrofajlar: Tek çekirdekli kaynağı kemik iliği olan dolaşımda monosit dokularda makrofaj adını alan fagositer özellikteki hücrelerdir. Stoplazmalarında çok sayıda bakterisid etkili lizozom içerir. Katı ve büyük molekülleri fagositoz ile küçük molekülleri ise pinositoz ile hücre içine alıp sindiren çöpçü hücrelerdir. Monosit ve Makrofajların önemli bir görevi de peroksidaz, prostaklandin, interferon ve tümör nekroz faktör gibi monokinleri salgılamaktır.
2- Lenfositler: Lenfositler antijenlere özgül reseptör taşıyan tek hücre grubudur. Yani edinsel immuniteyi düzenleyen anahtar hücrelerdir.
a) B lenfositler: Hümoral immum cevaptan sorumlu hücre gruplarıdır. Gelişimlerinin son safhasında öncü hücreler yüzey reseptör moleküllerine bağlanacak antijenler tarafından uyarılmaya hazır hale gelirler. Uyarıldıktan sonra Plazmosit denen daha büyük hücrelere dönüşerek antikor salgılarlar. Bazı B lenfositler uyarıldıklarında bellek B Lenfositlerine dönüşürler. Bu hücrelerin hafızaları vardır ve vücuda aynı etken birden fazla girdiğinde onu tanıma özelliğine sahiptirler.
b) T lenfositler:
<I style="mso-bidi-font-style: normal">T lenfosit çeşitleri;</I>
T lenfositlerin de farklı işlevleri yerine getiren farklı çeşitleri vardır. Bunlardan öldürücü T lenfositler diye adlandırılanlar virus taşıyan hücreleri saptayıp bu hücreleri öldürürler. Diğer T lenfositler ise öldürücü T lenfositleri destekleyen işlevleri yerine getirir. T lenfositler <I style="mso-bidi-font-style: normal">düzenleyici</I> ve <I style="mso-bidi-font-style: normal">eylemci</I> (sitotoksik) lenfositler olmak üzere 2 grupta incelenir.
05.03.2014
(1) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Düzenleyici T Lenfositler;</I> Bu lenfositlerden bir kısmı aktive edici etki gösterip bunlara yardımcı (Helper) Lenfosit adı verilir. Bu lenfosit grubunun görevi B lenfositlere yardımcı olarak onların plazma hücrelerine dönüşüp antikor salgılamalarını sağlamak ve sitotoksik T Lenfositleri uyarmaktır. Bu lenfositlerin bir kısmı ise İndükleyici görev yapıp bunlara T indüker lenfosit adı verilir. Bunların Görevleri antijenin tanınmasında T Lenfositlerin fonksiyonel hale gelmesini ve makrofajlar ile bağlantı kurulmasını sağlamaktır. Bu gruptaki lenfositlerin bir kısmı ise baskılayıcı etki yaparlar. Bunlara T Süpresör lenfositler adı verilir. Bu hücrelerin görevleri B ve T lenfositler üzerinde baskılayıcı etki gösterip immum cevap mekanizmasını düzenlemektir.
(2) <I style="mso-bidi-font-style: normal">Eylemci T Lenfositler;</I> Bu lenfositler ya direkt olarak (fagositoz) yada salgıladıkları lenfokinler aracılığıyla virus, bakteri gibi canlıları ve tümör hücrelerini öldürerek vücut savunmasında doğrudan etki gösterir.
3- Nöötrofiller: Fagositik özelliğe sahip bu hücreler içerdikleri lizozomal enzimler sayesinde vücudu antijenlere karşı savunurlar.
4- Killer ve N.Killer (Naturel): Vücuttaki Sitotoksik T hücrelerinden farklı olarak bulunan lenfosit grubu hücrelerdir. Bu hücreler hücre yüzeyleri antikorla kaplanmış vücut hücrelerini öldürürler. Örneğin; kızamık virüsü tarafından enfekte olmuş ve hücre yüzeyi bu virüse karşı antikorla sarılmış hücreler K hücreleri tarafından ortadan kaldırılır. Kanser hücreleri gibi hücreler ise N.K’lar tarafından ortadan kaldırılır.
5- Mast Hücreleri ve Bazofiller: Bu hücreler alerjik reaksiyonlarda aktif rol oynayanhücrelerdir. <I style="mso-bidi-font-style: normal">Heparin</I> ve <I style="mso-bidi-font-style: normal">Histamin</I> gibi maddeler içeren granüllere sahiptirler. Ayrıca hücre yüzeylerinde İgE tipi antikorların bağlandığı reseptörler vardır.
Antijenler:
Antijen; Herhangi bir organizmaya verildiğinde kendisi ile özgül olarak birleşmeye yetenekli, özel reaksiyon cisimciklerinin oluşmasına neden olan protein yapısındaki maddelere Antijen denir. Antijen Ag şeklinde sembolize edilir.
Tek başına antijenik özellik taşımayan ancak taşıyıcı bir moleküle bağlanarak antijenik özellik kazanan maddelere Hapten denir.
Antijen çeşitleri:
1- Canlıların kalıtsal yakınlığına göre Antijenleri;
a) Heterotik Antijenler; Birbirleriyle genetik olarak ilişkisi olmayan türler arasında çapraz reaksiyonların meydana gelmesine yol açan antijenlere denir.
b) Alloantijenler (İzoantijenler-Benzer); Kalıtsal yapı bakımından birbirlerine çok yakın olan aynı türdeki canlılarda oluşmuş farklı yapıdaki antijenlerdir.(Kan grubu antijenleri)
c) Otoantijenler; Vücudun kendine ait antijenleridir. Normal şartlar altında problem yokken bazı patolojik durumlarda yapılarının değişmesiyle yabancı antijen gibi algılanıp, vücutta immum cevaba yol açarlar.
d) Heteroantijenler; Kalıtsal yapı bakımından birbirinden farklı canlıların karşılıklı olan antijenik özellik gösteren maddeleridir.
2- Mikroorganizma Antijenleri;
a) Virus Antijenleri; Virus antijeni olarak en iyi antijenik özellik gösteren yapı protein tabiatındaki kapsid kısmıdır.
b) Bakteri Antijenleri;
· Hücre duvarı antijenleri ( O antijeni)
· Kirpik Antijenleri (aşı antijeni-sadece hareketli bakterilerde görülür)
· Hücre dışı antijenleri (Bakterilerin hücre dışına salgıladıkları maddeler, ekzotoksinler)
· Spor antijenleri (spor oluşturan bakterilerde gözükür.)
3- Eritrosit Antijenleri; İnsan kan gruplarını oluşturan antijenlerdir. (A,B,O ve AB grubu antijenler)
12.03.2014
Antikorlar (İmmum Globulinler):
Canlı insan ve hayvan organizmasında antijenik maddelere karşı oluşan o antijenlere spesifik bir şekilde birleşebilen ve reaksiyonlara yol açabilen glikoprotein yapısındaki maddelerdir. Plazmada bulunan proteinlerin % 20 sini oluştururlar. Az miktarda dokularda ve hücreler arası sıvılarda bulunurlar. Antikorlar kemik iliğinde üretilen B lenfositleri tarafından üretilir. İçinde belli bir antijene karşı antikor bulunan seruma Antiserum , Serumda antikor aranmasına dayalı deneylere ise Seralojik testler adı verilir.
Kan plazma proteinleri proteinlerin elektriksel yüklerine göre hareket ettirilip moleküler ağırlıklarına dayanılarak sınıflandırılan yönteme Protein Elektroforezi denir.
*** Kan plazma proteinleri elektroforez ile Albumin ve Globulin proteinlerine ayrılır. Globulinler ise Alfa, Beta ve Gama Globulin olarak 3 gruba ayrılır. Antikor özelliğinde olan Globulinlerin büyük bölümü Gama grubundandır ve bunlara İmmum Globulin adı verilir. (Ig)
Antikorların Yapısı: Antikorlar antijenik uyarım sonucu B lenfositlerin değişimi ile oluşan Plazma hücreleri (Plazmosit) tarafından sentezlenir. İnsanalrda biyolojik etkinlik ve moleküler yapılarına göre 5 farklı İmmum Globulin (Ig) vardır. Bunlar IgG, IgA, IgM, IgE, IgD
Antikor Çeşitleri (oranlar önemlidir.)
IgG: Normal insan serumundaki Iglerin % 75’ini oluştururlar. Plasenta yoluyla anneden fetusa geçen tek Ig’dir. Böylece fetal yaşamdave doğumdan sonraki ilk aylarda bebeği enfeksiyonlara karşı koruyan antikordur. Uzun ömürlü bir antikor çeşidi olup özellikle sekonder bağışık yanıtta çok yüksek miktarlara ulaşır.
IgA: İnsan serumundaki Ig’lerin % 15’ini oluşturur. Solunum, Sindirim, Genital Sistem salgıları, süt, idrar, göz yaşı, tükrük, salya,kolostrum (ilk gelen anne sütü) gibisalgılarda bulunan temel İg’dir. Bu İg’ler lokal enfeksiyonlara karşı ilk savunma sistemidir. IgA’lar virüsleri nötralize edebildikleri gibi bakterilerin dokuya yapışmasını da önlerler.
IgM: Ig’lerin %9.7 sini oluştururlar. Büyüklük olarak en büyük İg olup Makro Globulin adını alırlar.
IgM moleküllerinin dokulardaki yoğunluğu çok azdır. Plasentadan geçemezler. Ancak yeni doğan bir bebekte IgM’e rastlanırsa bu bebeğin İntra Uterin dönemde (anne karnı) bir enfeksiyonla yada antijenler karşılaştığı anlaşılır. Bu nedenle sağlık kuruluşlarında rutin olarak kordon kanında IgM tayini yapılır.
IgM hertürlü antijenik uyarımda (infeksiyon, aşı, vb.) ilk ve en erken sentezlenen Ig’dir.
İnfeksiyon hastalıklarının akut döneminde hızlı bir şekilde artar fakat kısa ömürlü oldukları için bir süre sonra sayıları azalarak yerlerini IgG’ye bırakırlar. Bu nedenle bir serum örneğinde IgM,IgG’ye göre yüksek çıkarsa akut (henüz geçirilmekte olan veya çok yeni geçirilmiş) bir enfeksiyonu düşündürür. İnsanda serumdaki kan gruplarına ait İzoantikorlar (anti A ve Anti B) IgMsınıfı antikorlardır.
IgE: Normal serumda % 0,004 oranında çok az bulunurlar. IgE’ler parazitlere karşı aktif bağışıklıkta astım, saman nezlesi, ürtiker gibi çabuk gelişen aşırı duyarlılık reaksiyonlarına sayısal olarak oldukça fazla bulunurlar. Diğer Ig’lere göre ısıya daha duyarlıdırlar. Alerjik reaksiyonlarda ve anaflaktik şok tablosun givi aşırı duyarlılık reaksiyonlarında rol oynarlar.
IgD: Serumdaki Ig’lerin % 0,02 si kadardır. Kısa ömürlü olup görevleri net olarakbilinmemektedir. Tek başlarına aktif olmayıp T hücrelerinin yüzeylerine yerleşerek onların antijenleri yakalamalarını sağlarlar.
19.03.2014
BAĞIŞIKLIK
Bağışıklık: Bağışıklık organizmanın kendi kalıtsal yapısına yabancı maddelere karşı gösterdiği tepkiye denir. Bu tepki organizmanın yabancı maddeyi tanıması, bu maddeleri Nötr hale getirmesi, parçalaması veya yok etmesi sonucu oluşur.
Bağışıklık Çeşitleri;
<IMG src="file:///C:\Users\Win7\AppData\Local\Temp\msohtmlclip1\01\clip_image002.jpg" width=605 height=144 v:shapes="Resim_x0020_1">
1. Doğal Bağışıklık: Canlıların Türüne Göre doğuştan sahip olduğu bağışıklığa doğal bağışıklık denir. Bu bağışıklık çeşidi genetik, anatomik, yaş, hormon seviyeleri gibi birçok faktör tarafından etkilenir. Birçok hayvan için toksik yada hastalık etkeni olan virüsler insanlar için hastalık oluşturmazlar.
Bunun tam tersine insanlardaki birçok hastalıklarda (kabakulak, suçiçeği, vb.)hayvanlarda hastalık oluşturmaz. Tüm bunların nedeni canlıların tür ve bireysel özelliklerine göre doğuştan kazandıkları doğal bağışıklık sistemidir. Kendi içinde 2’ye ayrılarak incelenir.
a) Özgün (spesifik) Doğal Bağışıklık: Canlı dirençli olduğu mikroorganizma ile önceden hiç karşılaşmamasına rağmen kendiliğinden oluşmuş dirençtir. Bunlar tür bağışıklığı, cinsiyete ve hormonlara bağımlı direnç, ırka bağlı direnç ve yaşa bağlı direnç ile hassasiyet
b) Özgün Olmayan (non-spesifik) Bağışıklık: Vücutta çeşitli mekanizmalara bağlı olarak yabancı maddelere gösterilen dirençtir. Yabancı bir madde vücuda girip hastalık yapabilmesi için şu engelleri aşmak zorundadır.
v Giriş Kapısı Engelleri; Derideki Ph, yağ asitleri, ter, mukozalardaki lizozin, gözyaşı , bez salgıları gibi.
v Normal Mikrobiyal Flora; Derideki Ph, yağ asitleri, ter, mukozalardaki lizozin, gözyaşı , bez salgıları gibi.
v Normal Mikrobiyal Flora; Özellikle deri ve mukozalarda (bağırsak vb. ) yerleşen doğal bakteriler diğer mikroorganizmaların burada yerleşmesini engellerler.
v Fagositoz Etkisi; Makrofajlar mikroorganizmaları yutarak yok ederler.
v Yangısal Tepkime; Mikroorganizmaların vücudu enfekte etmesiyle onlara karşı savaşa geçen hücrelerin metobolizmayı hızlandırmasıyla o bölgede mikroorganizmanın da ölmesini sağlayan bir ısı yükselişi olur, bu esnada oluşan laktik asit ve CO2 de mikropların ölmesine yardımcı olur.
v Ateş; Hipotalamustaki ateş merkezi mikroorganizmaların vücuda girmesiyle uyarılır ve böylece mikroorganizmaların ölmesi sağlanır.
v Vücut sıvılarındaki koruyucu etmenler.
2. Sonradan Kazanılan Bağışıklık: Doğuştan Olmayan vücudun dış etkenlere maruziyetinden sonra kazanılan bağışıklıktır. Kendi içinde Aktif ve Pasif olarak 2’ye ayrılır.
a) Aktif Bağışıklık: Organizmanın hastalık etkenine kendi savunma maddesini üreterek kazandığı bağışıklık şeklidir. Humoral (sıvısal) ve Selüler (hücresel) olmak üzere 2 şekilde meydana gelir.
v Humoral Bağışıklık: Vücuda giren antijen ilk olarak makrofajlarla lenf bezlerine götürülür. Burada antijenle karşılaşan B lenfositler, plazmositlere dönüşerek antikor (Ig) salgılarlar. İlk karşılaşmada bu işlem 7-10 gün sürerken daha sonraki karşılaşmalarda bu süre oldukça kısalır ve antikor miktarı artar.
v Hücresel Bağışıklık: Vücuda giren yabancı organizmaların hücreler içinde T lenfositler ve yardımcı moleküller ile parçalanıp öldürülmesi sonucu ortaya çıkan bağışıklıktır.
26.03.2014
b) Pasif Bağışıklık: Önceden sentetik olarak hazırlanmış antikorların vücuda verilmesiyle kazanılan bağışıklığa denir.
Pasif bağışıklık belirli bir enfeksiyona karşı üretilmiş antikorları bulunduran serumun hastaya verilmesiyle oluşturulur.
Bebeklerin anneden süt yada plasenta yoluyla aldıkları antikorlarda pasif bağışıklığa örnektir. Ancak bu bağışıklık kısa sürelidir, daha sonra bebek kendi bağışıklığını kazanır.
AŞILAR VE İMMUM SERUMLAR
Aşılar: Organizmaya uygun yollarla verildiğinde immum cevap oluşturarak kişinin enfeksiyon hastalıklarından korunmasını sağlayan maddelere aşı denir. Aşı olarak verilen maddeler antijenik yapıda olup organizmada Humoral ve Hücresel bağışıklık oluştururlar.
Aşı Çeşitleri;
1) Cansız Mikro Organizma Aşıları: Bakteri veya virüslerin laboratuar ortamında önce çoğaltılıp daha sonra öldürülerek (inaktive) hazırlanan aşılardır. Mikrop sayısı ve antijenik özelliği bu öldürme işlemi ile bozulmaz. Bu aşılar enjeksiyon şeklinde uygulanır. Diğer aşılara göre etkileri daha kısadır. Kendi arasında 2 grupta toplanır.
a) Ölü bakteri aşıları: tifo, paratifo, kolera, boğmaca
b) İnaktif virüs aşıları: İnfulenza (grip aşısı), bazı tip kuduz aşıları ve bazı tip polio aşısı.
2) Canlı (Attennue) Mikrop Aşıları: Bu tip aşılarda virus canlı olarak kullanılır. Antijenik özelliği ortadan kaldırılmadan hastalık yapıcı etkisi, virülansı azaltılır veya ortadan kaldırılır. Koruyuculuk süresi uzundur. Örneğin; kızamık, kızamıkçık, kabakulak, bcg gibi aşılar canlı aşılardır.
3) Mikrop Ürünlerinden Hazırlanan Aşılar:
a) Toksoid (anatoksin) Aşılar: Bazı mikroorganizmaların ekzotoksinlerinden elde edilen aşılardır. Oluşturdukları bağışıklık Humoral tiptir. (antikorlarla) Örneğin; difteri ve tetanoz aşıları.
b) Mikroorganizmaların Belirli Parçalarından Hazırlanan Aşılar: Koruyuculuk etkisi yüksek olan aşılardır. Örnek; grip virüsünün alt birim aşıları.
4) Biyo Teknolojik Aşılar: Yan etkileri çok olan aşıların yerine yada uygulamada az bulunan aşıların yerine üretilen aşılardır. Örnek; Hepatit B aşısı
5) Karma Aşılar: Bazı ölü Mikroorganizma aşıları ile toksoid aşıların birbirine karıştırılarak hazırlanan aşılardırç Tek tek olduğundan daha çok bağışıklık elde edilir. Örneğin, difteri+tetanoz, boğmaca+tifo+tifüs aşıları gibi
Aşıların Verilme Yolları;
Özelliğine göre aşılar buruna damlatmak, buruna püskürtmek, ağızdan ve paranteral yoldan verilirler. Paranteral uygulama şekilleri;
v İntradermal; (deri içine) örn; BCG
v Subcutan; (deri altı) örn; kızamık
v İntramüsküler; (kas içi) örn; DPT aşısı (karma aşı)
Oto vakson: bir hastada izole edilerek saf kültür haline getirilmiş bakteriden yine o hastaya verilmek üzerehazrılanmış aşıya denir.
03.04.2014
İmmum Serumlar (Bağışık Serumları);
1) Hayvan Kökenli Bağışık Serumlar; Belirli antijenlere karşı özel antikorları içeren ürünlere denir. İnsan ve hayvan kökenli serumlardır. Hayvan kökenli bağışık serumlar çok yüksek miktarda hayvan proteini içermesinden dolayı alerjik reaksiyonlara neden olabileceğinden dolayı çok fazla tercih edilmemektedir.
2) İnsan Kökenli BağışıkSerumlar; Bir enfeksiyon hastalığı geçirenlerde yada gönüllü kişilerden aktif bağışıklama yaparak bağışık hale getirilen insanların plazmasından elde edilir. Bu serumlar insanda çok hızlı ama kısa süreli pasif bağışıklığı sashuhvshğlarlar.
3) Antitoksik Serumlar; Bazı enfeksiyon etkenleri bulundukları ortama çok iyi antijen özelliği olan ve hastalık yapıcı ekzotoksinler salgılarlar (difteri ve tetanoz toksinleri) içinde toksin antikorları bulunan serumlara antitoksik serumlar denir.
4) Antibakteriyel Serumlar; Antibiyotiklerin keşfinden sonra kullanılmamaktadır.
5) Antiviral Serumlar; Kuduz, Hepatit B ve Kabakulak gibi hastalıkların tedavisinde kullanılan serumlardır.
6) Antivenom Serumlar; Yılan, Akrep ve Örümcek gibi hayvanların zehirlerine karşı hazırlanan serumlardır.
Özel durumlar karşısında insan ve hayvan serumları İM olarak uygulanır. Damardan verilmesi gereken durumlarda serumlar mutlaka seyreltilmelidir.
Aşı ve Bağışık Serumlar Arasındaki Farklar;
1) Aşı içinde antijen vardır, serumda antikor vardır.
2) Aşı ile hem humoral hem de hücresel bağışıklık olur. Serumla sadece humoral bağışıklık olur.
3) Aşılama ile oluşan yıllarca sürer, serumla oluşan bağışıklık kısa sürer.
4) Aşılar sadece korunma amacıyla yapılır, serum hem korunma hem de tedavi amacıyla yapılır.
5) Aşıların yan etkileri hafif seyreder, serumda ise anaflaktik şok gibi ciddi sonuçlar oluşabilir.
Aşırı Duyarlılık Reaksiyonları;
İmmum yanıt sırasında ortaya çıkabilen ve vücuda zarar veren reaksiyonlara, aşırı duyarlılık reaksiyonları (alerji) denir. Antikorlara bağlı olarak gelişen ADR erken tip ADR, hücresel olana ise geç tip ADR denir. ADR oluşturma yeteneğindeki antijenlere Allerjen adı verilir.
Aşırı Duyarlılık Reaksiyonlarının Sınıflandırılması;
Oluşum mekanizmalarına göre 4 ‘e ayrılır. Tip I, Tip II, Tip III ADR kısa sürede gelişip humoral bağışıklıkla ilgilidir. Tip IV ADR ise uzun sürede gelişip hücresel bağışıklıkla ilgilidir.
Anaflaktik Tip Aşırı Duyarlılık;
Anaflaksi korumasızlık veya korunma yoksunluğu anlamına gelir. Başlıca 3 aşamada gerçekleşir. Bu aşamalar; Duyarlılaştırma, Bekleme Dönemi ve Şok dozu aşamalarıdır.
İnsanda özellikle bağışık hayvan serumları bazı ilaçlar, böcek sokmaları ve bazı besin maddeleri anaflaksiye nende olur. Şiddetli yüz kızarması, ürtiker, nefes darlığı, öksürük nöbetleri, kusma ve şok belirtileri görülür. Larinks ve solunum yollarının aşırı ödemine bağlı olarak ve aritmilerle hasta kaybedilebilir.
Anaflaksi Oluş Mekanizması;
Organizmaya giren antijen, makrofazjlar tarafından yakalanıp yardımcı T lenfositler ve B lenfositlere sunulur.
v B lenfositler IgE antikoru üretirler ve bazofil hücrelerine yapışırlar.
v Organizmaya ayrı antijen tekrar verildiğinde bu antijen mastosit ve bazofillere bağlı bulunan IgE’lerin fonksiyonel kısmına bağlanarak onları uyarırlar.
v Bu hücrelerin salgıladığı histamin, seratonin ve bradikinin gibi maddelerin ortama salınmasıyla anaflaktik belirtiler ortaya çıkar.
Atopi; Bir çeşit lokal ve erken alerji çeşididir. Oluşumunda kalıtımın da rolü vardır. Genellikle çeşitli polenler, hayvan tüyleri, ev tozları, süt, yumurta, deniz ürünleri gibi faktörlere maruz kalanlarda görülür.
Otoimmünite; Bazı durumlarda nedeni ve oluş mekanizması tam olarak bilinmeyen organizmanın kendi doku antijenlerine karşı immum cevap oluşturmasına denir. Otoimmum hastalıklar başlıca 2 grupta toplanır.
a) Organa özgül otoimmum hastalıklar;
v Hastalığın bir organda gözükmesidir. Örn; troid hastalıkları Haşşimato, graves), pernisyöz anemi.
v Organa özgül olmayan veya sistemik oto immum hastalıklar. Birden fazla organın etkilendiren hastalık tipidir, R.Artrit, Screra derma ve SRE (sistemik lupus Eritematezus)
Deri Testleri;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder